Ana içeriğe atla

Evde Meyve, Sebze Kurutuyorum


Kuru yemişçilerin önünden geçerken rengarenk kurutulmuş meyveleri görünce hangimizin canı çekmez. Ama hepsinin üzerinde ya toz şeker var, ya da glikoz şurubuna batırılıp kurutuluyor. Hal böyle olunca kurutulmuş bu meyveler  sağlıklı kuru meyve statüsünden çıkarak, uzak durulması gereken zararlılar  listesine geçiyor bir anda. Peki kurutulmuş meyve yiyemeyecek miyiz? Tabii ki yiyebiliriz ancak evde kendimiz kurutarak. 

Evde meyve sebze kurutmaya karar verdim böylece ama nasıl olacak.
Fırında mı kurutsam, balkonda mı diye araştırmaya başladım. Fırında kurutmak balkonda kurutmaya göre daha makul göründü başta, çünkü dışarıdaki toz kir kimyasal kirlilik, sağlık ararken hastalık getirebilir. Fırında kurutmak konusu da üzerinde biraz düşününce, çok uzun saatler koca fırını çalıştırmak enerji israfı gibi görünmeye başladı. Biraz daha araştırınca ev tipi meyve sebze kurutucularının olduğunu gördüm ve bir tane aldım. 



Evde meyve kurutma sebze kurutma serüvenim narenciye yani,  mevsim meyveleriyle böylece başlamış oldu. İlk olarak mandalina, portakal, muz, greyfurt, havuç kuruttum. İncecik doğradığım meyveleri talimata uygun olarak makinenin tepsilerine dizdim ve 8 saat gibi bir sürede kurudular. Hem çok lezzetli oldular, hem de çok şık görünüyorlar. Oğlum kuru meyveleri tadınca "jelibon gibi bunlar çok güzel" dedi. Bu övgü de zaten bana yeter. Daha sonra makinesini getirip, benim için bu güzel fotoğrafları çekti.


Meyve kurutma serüvenimin önümüzdeki günlerinde, sebzeleri de kurutmayı düşünüyorum. Sanıyorum ilk olarak kerevizi deneyeceğim. Sonraki planım da aromatik otlar kurutmak. Meyve sebze ve otları  kuruttukça yeni fotoğrafları da bu yazıya ekleyerek sizlerle paylaşmayı sürdüreceğim.
Sipariş
Ben uğraşamam "benim için sen yap" derseniz. Bana mail atarak,
ferdadurusu@gmail.com,
ya da,
https://www.facebook.com/fermentemutfagim/ sayfamızdan mesaj yoluyla ulaşabilirsiniz.





Online sipariş vermek için sitemizi ziyaret edebilirsiniz. https://www.fermentemutfagim.com/

Yorumlar

  1. meraba Fermente hanımefendi :) makinenizin markası nedir acaba? memnuniyet durumunuz (iyi görünüyor ama;))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hepsiburada dan aldım. Marka ismi şu an aklımda yok. Bir şikayetim yok, gayet iyi.

      Sil
  2. marka bilginiz önemli çünkü Sinbo marka artık yok piyasada...başka markaları kullanan kişilerin fikri önemli satın almam için..Kangye diye bir markada varhepsi buradada.sizin ki omu acaba? lütfen söyleyin markasını..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

İlgili Diğer Yayınlar

Rafine Şekersiz Siyez Keki

Rafine şeker kullanmadan en eski un olan 10 bin yıllık unla, siyez unuyla kek yapalım mı? Rafine şeker yerine ne kullanmak lazım. Sunni tatlandırıcılar da en az şeker kadar zararlıyken geriye ne kalıyor?  Ya bal ve pekmez. Bal ısıyla temas edince toksik etki yaratıyor. Pekmezde zaten çok uzun süre kaynatılarak yapıldığı için bu etki maalesef mevcut. En iyisi soğuk sıkım pekmezler tüketmek. Aranırsa bulunuyor. Pekmezi de ısıya dayanıksız olması yüzünden kullanmıyorum pişirilecek tariflerde. Geriye şeker yerine kullanabileceğim çok fazla da seçenek kalmadı. Meyvenin kendi şekeri dışında.  Tatlandırıcı için olgun muz ve kuru dut kullandım. Hurma ya da kuru üzüm, gün kurusu kayısı da kullanılabilir. Fermente mutfağımda kullanılmayan malzemeler; Rafine tuz, Rafine şeker, Rafine endüstriyel un (organik ve tam buğday unu da olsa kullanmıyorum) Kabartma tozu, Şekerli vanilin, Kakao (yalnızca ham kakao kullanıyorum) Zeytin yağı, Hindistan cevizi yağı  ve tereyağ...

Huzurlu Ayaklar Simyası

Huzurlu Ayaklar Simyası   İlk yazımızda ayaklarımızın unuttuğumuz dilini hatırladık. İkinci yazıda, bu dilin ardındaki ruhsal mesajları ve taşıdıkları derin hafızayı çözdük. Artık biliyoruz ki ayaklarımızdaki her sızı, her gerginlik, yönsüz kalmış bir niyetin veya taşımaktan yorulduğumuz bir geçmişin fısıltısıdır. Peki, bu fısıltıyı duyduktan sonra ne yapacağız? O ağır yükleri nasıl bırakacağız? Farkındalık, şifanın ilk adımıdır; eylem ise onun tamamlanmasıdır. Şimdi, bu içsel bilgeliği, doğanın saf gücüyle birleştiren bir ritüele, bir eyleme geçme zamanı. Bu yolculuk için kadim bitkilerin ruhunu taşıyan bir anahtar var elimizde ve ismi de;  Huzurlu Ayaklar  İçin; Lanolinli Ayak Bakım kremi Bu, yalnızca bir bakım kremi değil; niyetle formüle edilmiş, her bir damlası toprağın bilgeliğini taşıyan enerjetik bir karışım. Şimdi, bu iksirin içindeki simyayı ve onunla yapacağımız o dönüştürücü ritüeli birlikte keşfedelim. İçindeki Simya Bu kremi, bedenimiz ve ruhumuz arasındaki ...

Derin Akış- Bedenin Titreşimi

  BÖLÜM 1: Ego'nun Gürültüsü ve Varoluşun Sessiz Dansı Hareketi zihinsel bir telaş, durmayı ise bir yok oluş sanmak... Bu, sadece modern çağın değil, asıl olarak Egonun en büyük yanılgısıdır. Ego, varlığını sürdürebilmek için sürekli bir "oluş" haline, bir hikâyeye, geçmişten geleceğe uzanan bir zaman çizgisine ihtiyaç duyar. “Şimdi ve burada”ki o zamansız noktada var olamaz. O yüzden durmaktan korkar. Zihin durursa, hikâye biterse, kendisinin de yok olacağını bilir. Bu yüzden bizi sürekli bir yerlere yetişmeye, bir şeyleri oldurmaya, nefes nefese bir koşturmacaya sürükler. Oysa biz Egonun yarattığı bu hayali fırtınanın içinde savrulurken, hakikat tam olarak “şimdi ve burada”, sessiz ve muazzam bir ihtişamla akmaya devam eder. Yaşamın o en saf, en el değmemiş akışı, "Bilincin Dansı", Egonun dramalarından bağımsızdır. Kalp, egodan emir almadan atar; Amir memurdan emir alır mı? Hücreleriniz o büyük zekayla bölünür, yaralarınız siz planlamadan iyileşir. Bu, "...