Ana içeriğe atla


 
Ashtavakra Gita

Türkçeye Çeviren: Ferda Uslu

Bölüm İndeksi

1. Bölüm: Öz'ün Bilgisi

  • Ashtavakra'nın Janaka'ya kurtuluşun, bilginin ve tutkusuzluğun doğasını açıkladığı temel öğretiler.

2. Bölüm: Aydınlanmanın Coşkusu

  • Janaka'nın, kendi gerçek doğasını (Öz'ü) idrak etmesiyle yaşadığı şaşkınlık ve mutluluk dolu ifadeleri.

3. Bölüm: Bilgeliğin Sınanması

  • Ashtavakra'nın, Janaka'nın anlayışını test etmek ve dünyevi arzuların anlamsızlığını vurgulamak için sorduğu sorular.

4. Bölüm: Bilgenin Yolu

  • Janaka'nın, kendini bilen bir kişinin (yogi) eylemlerinin ve dünyayla ilişkisinin sıradan insanlardan nasıl farklı olduğunu anlatması.

5. Bölüm: Zihnin Dinlenmeye Bırakılması (Laya)

  • Ashtavakra'nın, bedensel özdeşleşmeyi bırakarak zihnin kendi doğasında nasıl sükunete ereceğini öğütlemesi.

6. Bölüm: Bilginin Kesinliği

  • Janaka'nın, evrenin ve kendisinin doğası hakkındaki kesin bilgisiyle ne kabul edilecek ne de reddedilecek bir şey olmadığını beyan etmesi.

7. Bölüm: Sonsuz Okyanus ve Dalgalar

  • Janaka'nın, kendini sonsuz bir okyanusa, evreni ise gelip geçici dalgalara benzeterek etkilenmezliğini anlatması.

8. Bölüm: Esaret ve Kurtuluş

  • Ashtavakra'nın, esaret ve kurtuluşun yalnızca zihnin arzu ve beklentilerinden kaynaklandığını net bir şekilde açıklaması.

9. Bölüm: Feragat ve Kayıtsızlık

  • Ashtavakra'nın, tüm ikilikleri ve arzuları bilerek kayıtsız kalmanın ve her şeye feragat etmenin huzur getireceğini öğretmesi.

10. Bölüm: Tutkusuzluğun Huzuru

  • Ashtavakra'nın, dünyevi tutkuların ve arayışların yorgunluğundan kurtulup tutkusuzluğun getirdiği sükunete ermeyi anlatması.

11. Bölüm: Bilincin Değişmez Doğası

  • Ashtavakra'nın, varoluşun doğal akışını ve her şeyin temelindeki saf Bilinç'in değişmezliğini vurgulaması.

12. Bölüm: Öz'de Yerleşmek

  • Janaka'nın, tüm zihinsel ve fiziksel çabalardan yorulduktan sonra kendi içsel doğasında nasıl yerleşik hale geldiğini anlatması.

13. Bölüm: Mutluluğun Doğası

  • Janaka'nın, beklentilerden ve ikiliklerden arınarak her koşulda mutlulukla nasıl yaşanılacağını ifade etmesi.

14. Bölüm: Zihnin Boşluğu ve Huzur

  • Janaka'nın, doğası gereği zihni boş olan bilge kişinin sakinliğini ve kaygısızlığını betimlemesi.

15. Bölüm: Öz ve Yanılsama

  • Ashtavakra'nın, Öz'ün mutlak gerçekliğini ve evrenin bir yanılsama olduğunu kesin bir dille ifade ederek Janaka'yı teşvik etmesi.

16. Bölüm: Doğal Halde Kalmak

  • Ashtavakra'nın, kutsal metinleri okumanın veya ritüeller yapmanın ötesinde, her şeyi unutarak sadece kendi doğal halinde kalmanın önemini anlatması.

17. Bölüm: Özgürleşmiş Kişinin Nitelikleri

  • Ashtavakra'nın, kendini gerçekleştirmiş, her türlü ikiliğin ötesine geçmiş olan bilge kişinin özelliklerini ve davranışlarını tanımlaması.

18. Bölüm: Sükunet ve Mutlak Bilgi

  • Ashtavakra'nın, zihinsel dalgalanmaların ötesindeki mutlak sükunet halini ve bu halde yaşayan bilgenin yüz farklı durumunu şiirsel bir dille anlatması.

19. Bölüm: Kendi İhtişamında Yerleşmek

  • Janaka'nın, cehaletin tüm dikenlerini söküp attıktan sonra her türlü ikiliğin ötesinde, kendi mutlak doğasında nasıl yerleşik olduğunu beyan etmesi.

20. Bölüm: Mutlak İkiliksizlik

  • Janaka'nın, aydınlanmanın en son noktasından geriye bakarak; beden, zihin, dünya, esaret, kurtuluş gibi tüm kavramların kendi ikiliksiz doğasında nasıl yok olduğunu sorguladığı nihai ifadeleri.

Ashtavakra Gita: Metne Giriş ve Tanıtım

Ashtavakra GitaAdvaita Vedanta (İkiliksizlik) felsefesinin en saf, en doğrudan ve en tavizsiz metinlerinden biri olarak kabul edilir. Geleneksel olarak bilge Ashtavakra ile aydınlanma arayışındaki Mithila Kralı Janaka arasında geçen bir diyalog formunda yazılmıştır. Bu metin, diğer birçok kutsal metnin aksine, aşamalı ruhsal pratikler, ritüeller veya ahlaki kurallar üzerinde durmak yerine, okuyucuyu doğrudan nihai gerçeğin anlık idrakine davet eder.

Metnin Kökeni ve Yapısı

Eserin merkezinde iki ana figür bulunur:

  • Kral Janaka: Sadece dünyevi bir hükümdar değil, aynı zamanda "Videha" (bedensiz) olarak da bilinen, yani bedensel kimliğin ötesine geçmiş, ruhsal olarak son derece olgun bir arayışçıdır. Onun samimi ve derin soruları, metnin öğretilerinin ortaya çıkmasını sağlar.

  • Bilge Ashtavakra: İsmi "sekiz yerden eğri" anlamına gelen Ashtavakra, fiziksel görünümün ötesindeki bilgeliği ve ruhsal ustalığı simgeler. Onun cevapları, keskin, doğrudan ve şüpheye yer bırakmayacak niteliktedir.

Metin, Janaka'nın sorduğu üç temel soruyla başlar: "Bilgi'ye nasıl erişilir? Kurtuluş nasıl gerçekleşir? Tutkusuzluk'a nasıl ulaşılır?" Geriye kalan yirmi bölüm, Ashtavakra'nın bu sorulara verdiği kapsamlı ve derin cevaplardan ve Janaka'nın bu cevaplar sonucunda yaşadığı aydınlanma deneyiminden oluşur.

Mutlak İkiliksizlik (Advaita Vedanta)

Ashtavakra Gita'nın temelinde yatan öğreti, Advaita Vedanta'dır. Bu Bilgelik yolunun özü şudur:

  • Tek Gerçeklik: Var olan tek bir mutlak gerçeklik vardır ve bu, Brahman'dır (Yüce Bilinç).

  • Atman ve Brahman'ın Birliği: Bireysel ruh veya "benlik" olarak algılanan Ātman, aslında bu mutlak gerçeklik olan Brahman'dan farklı değildir. Yani, "Sen O'sun" (Tat Tvam Asi).

  • Dünyanın Yanılsama Doğası: Gördüğümüz, algıladığımız bu ayrı varlıklar ve nesnelerle dolu dünya (samsāra), temelinde bir yanılsamadır (Māyā). Tıpkı bir ipin loş ışıkta yılan olarak algılanması gibi, tek olan Brahman da cehalet nedeniyle çokluk olarak algılanır.

Ashtavakra, bu öğretiyi en yalın haliyle sunar. O'na göre, tüm acıların ve esaretin tek kaynağı, kendimizi bu gelip geçici beden-zihin organizmasıyla yanlış bir şekilde özdeşleştirmemizdir. Kurtuluş ise yeni bir şey elde etmek değil, zaten olduğumuz şeyi - yani saf, özgür, her şeyin tanığı olan Bilinç'i - yeniden hatırlamak ve idrak etmektir.

Metnin Ayırt Edici Özellikleri

  • Tavizsiz ve Doğrudan Yaklaşım: Metin, hazırlık aşamalarını atlar. Okuyucuya doğrudan, "Sen beden değilsin, zihin değilsin; sen saf Bilinç'sin," der.

  • Uygulama Yerine Anlayış: Ashtavakra, belirli bir yoga tekniği, meditasyon pratiği veya ritüel önermez. O'na göre kurtuluş, yapılacak bir eylemle değil, doğru bir anlayışla gerçekleşir. Esaret bir yanılsamadır ve yanılsamayı yok edecek tek şey bilgidir (Jñāna).

  • "Zaten Özgürsün" Mesajı: Metnin en devrimci mesajı budur. Esaretten kurtulmaya çalışan bir "ben" olmadığını, çünkü gerçek Benliğin hiçbir zaman esir olmadığını vurgular.

Sonuç olarak, Ashtavakra Gita, bir felsefi tezden çok, okuyucunun kendi gerçek doğasını görmesi için ayarlanmış bir aynadır. Zihinsel kavramların, kimliklerin ve arayışların ötesindeki mutlak sükuneti, huzuru ve özgürlüğü arayanlar için güçlü bir rehberdir. Metin, okuyucusundan inanmasını değil, doğrudan kendi varlığının hakikatini görmesini talep eder.

Ferda Uslu

Ashtavakra Gita

Bölüm 1

जनक उवाच (Janaka Dedi ki):

Ayet 1-1: "Ey Efendim! Bilgi'ye (Jñāna) nasıl erişilir? Kurtuluş (Mukti) nasıl gerçekleşir? Ve Tutkusuzluk'a (Vairāgya) nasıl ulaşılır? Lütfen bana bunu anlat."

अष्टावक्र उवाच (Ashtavakra Dedi ki):

Ayet 1-2: "Eğer kurtuluşu arzuluyorsan evlat, duyu nesnelerini (zevkleri) bir zehir gibi bırak. Hoşgörü, dürüstlük, merhamet, memnuniyet ve hakikati ise panzehir (nektar) gibi iç."

Ayet 1-3: "Sen ne topraksın, ne su, ne ateş, ne hava, ne de boşluk (eter). Kurtuluş için, tüm bunların tanığı (Sākṣī) olan Bilinç (Chit) formundaki Kendini (Ātmā) bil."

Ayet 1-4: "Eğer kendini bedenden ayırıp Bilinç'te dinlenirsen (yerleşirsen), işte o an mutlu, huzurlu ve esaretten kurtulmuş olacaksın."

Ayet 1-5: "Sen Brahmin veya başka bir kasta, herhangi bir yaşam evresine (āśrama) ait değilsin. Sen, gözlerin algıladığı bir şey değilsin. Sen şekilsiz, her şeyin tanığısın—öyleyse mutlu ol."

Ayet 1-6: "Doğruluk ve eğrilik, zevk ve acı zihne aittir; sana değil. Sen ne yapan ne de sonuçları tadansın. Sen her zaman özgürsün."

Ayet 1-7: "Sen her şeyin tek Görücüsü'sün (Tanığısın) ve gerçekte her zaman özgürsün. Seni esir eden tek şey, başka bir şeyi görücü (tanık) olarak görmendir."

Ayet 1-8: " 'Ben yapıcıyım (eylemde bulunanım)' şeklindeki egoizm yılanı tarafından ısırıldın. 'Ben yapıcı değilim' inancının panzehirini iç ve mutlu ol."

Ayet 1-9: " 'Ben saf Bilinç'im' bilgisinin ateşiyle, cehaletin derin ormanını yak ve kedersiz olup mutlu yaşa."

Ayet 1-10: "İpin yılan olarak hayal edildiği yerde mutluluk da o (hayal edilen) evrendir. Sen, mutlak mutluluk ve en yüce saadet olan O'sun. Mutlu yaşa."

Ayet 1-11: "Kurtuluşun kendine ait olduğuna inanan özgürleşir, esaretin kendine ait olduğuna inanan ise esir kalır. 'Nasıl düşünürsen, öyle olursun' sözü bu dünyada gerçektir."

Ayet 1-12: "Ātmā (Öz), tanıktır, her yerde mevcuttur, mükemmeldir, birdir, özgürdür, bilinçtir, eylemsizdir, bağlanmamıştır, arzusuzdur ve daima sakindir. Bir yanılsama nedeniyle dünyevi (samsārik) görünür."

Ayet 1-13: " 'Ben, yansıyan benlik (egoyum)' şeklindeki yanılsamayı ve hem içteki hem de dıştaki şeyleri düşünmeyi bırakarak, değişmez, her şeyi kavrayan ve ikiliksiz olan Öz üzerine meditasyon yap."

Ayet 1-14: "Evlat, bedene olan bağlılığın ve 'benim' hissinin tuzağında uzun zamandır esirsin. 'Ben Farkındalığım' kılıcıyla bu tuzağı kes ve mutlu ol."

Ayet 1-15: "Sen bağlı değilsin, eylemsizsin, kendiliğinden aydınlıksın ve lekesizsin. Seni esir eden tek şey, (zihinsel) sükuneti (samādhi) arayışındır."

Ayet 1-16: "Bu evren senin tarafından kaplanmıştır ve senin içinde dokunmuştur (var olmuştur). Sen gerçekte saf Bilinç'sin. Küçük bir zihne sahip olma."

Ayet 1-17: "Sen arzusuz, değişimsiz, kendine yeten, huzur veren, derin zekalı ve sarsılmazsın; sadece Bilinç'e eğilimli ol."

Ayet 1-18: "Görünür olanı gerçek-olmayan, görünmeyeni ise değişmez olarak bil; bu hakikat öğretisiyle tekrar bedenlenme ihtimali yoktur."

Ayet 1-19: "Aynanın hem içinde hem de dışında yansıyan görüntünün olması gibi, en Yüce Olan (Parameśvara) da bu bedenin hem içinde hem de dışındadır."

Ayet 1-20: "Her şeyi kaplayan boşluğun (uzayın) bir küpün hem içinde hem de dışında olması gibi, ezeli ve ebedi olan Brahman (HU) da tüm varlıklarda mevcuttur."

Bölüm 2

जनक उवाच (Janaka Dedi ki):

Ayet 2-1: "Gerçekte Ben lekesiz, sakin, doğanın ötesinde Bilincim. Bunca zamandır bir yanılsama tarafından aldatılmışım."

Ayet 2-2: "Tek başıma bu bedeni aydınlattığım gibi, aynı şekilde bu evreni de aydınlatıyorum. Dolayısıyla ya tüm bu evren benimdir ya da gerçekte hiçbir şey benim değildir."

Ayet 2-3: " şimdi bedeni ve her şeyi terk etme ustalığı sayesinde En Yüce Öz (gerçek benliğim) ortaya çıkıyor.

Ayet 2-4: "Dalgaların, köpüğün ve kabarcıkların sudan farklı olmaması gibi, Öz'den (Ātman) yayılan tüm bu evren de O'ndan farklı değildir."

Ayet 2-5: "Tıpkı bir ipliğin incelendiğinde sadece iplik olarak görülmesi gibi, bu evren de düşünüldüğünde sadece Öz (Ātman) olarak görülür."

Ayet 2-6: "Şeker kamışının suyundan yapılan şekerin tamamen o suyun tadıyla dolu olması gibi, benden yayılan bu evren de benimle doludur."

Ayet 2-7: "Öz'ü bilmemekten dolayı evren ortaya çıkar; Öz'ü bilmekle ise evren ortaya çıkmaz. İpi bilmemekten dolayı yılan görünür, onu bilmekle ise yılan görünmez."

Ayet 2-8: "Işık benim gerçek doğamdır, ben ışıktan başka bir şey değilim. Evren parladığında, o parlayan yalnızca benim."

Ayet 2-9: "Hayal edilmiş olan bu evren, cehalet nedeniyle, sedefte gümüşün görünmesi gibi, benim içimde beliriyor."

Ayet 2-10: "Benden ortaya çıkan evren, bir dalganın sudan ortaya çıkıp suya geri dönmesi gibi, benim içimde çözülür."

Ayet 2-11: "Aho! Çömleğin kilde, bileziğin altında olması gibi, bende yok olan evrene hayranım, hayranım!"

Ayet 2-12: "Aho! Kendime hayranım, hayranım! Brahma'dan bir ot yığınına kadar tüm evren yok olsa bile benim bir yok oluşum yok; ben ebediyim."

Ayet 2-13: "Aho! Kendime hayranım, hayranım! Bedenli olmama rağmen ikiliksizim. Ne bir yere giderim ne de gelirim, ama evreni kaplayarak var olurum."

Ayet 2-14: "Aho! Kendime hayranım, hayranım! Benden daha yeteneklisi yoktur. Evrene bedensel olarak dokunmadan, onu sonsuz çağlar boyunca taşıyorum."

Ayet 2-15: "Aho! Kendime hayranım, hayranım! Benim hiçbir şeyim yok ya da benim olan her şey, konuşmanın ve zihnin ulaşabildiği kadardır."

Ayet 2-16: "Evrenin bedensiz olan benim tarafımdan taşındığı ve tutulduğu gerçekten şaşırtıcı."

Ayet 2-17: "Aho! Kendime hayranım, hayranım! Benim hiçbir şeyim yok ya da benim olan her şey, konuşmanın ve zihnin ulaşabildiği kadardır." (Not: Bu ayet bir önceki sayfada da yer alıyordu, bazı baskılarda tekrarlar olabiliyor.)

Ayet 2-18: "Bilgi, bilinen ve bilen—bu üçü gerçekte var değildir. Cehalet nedeniyle parlayan, lekesiz olan O'yum ben."

Ayet 2-19: "Aho! İkiliğin kökü olan acı için başka bir çare yoktur. Görülen her şeyin gerçek dışı olduğunu bilerek, saf bilinç ve mutluluk formunda var olurum."

Ayet 2-20: "Ben saf Bilinç'im, cehalet nedeniyle bana nitelikler (sınırlamalar) hayal edildi. Bunu sürekli düşünerek, tüm seçeneklerin ötesinde olan O'nda (Nirvikalpa) yerleşirim."

Ayet 2-21: "Benim için ne esaret var ne de kurtuluş. Yanılsama sakinleşmiş ve dayanaksız kalmıştır. Aho! Ben, evrenin içinde olmama rağmen, evren gerçekte benim içimde değildir."

Ayet 2-22: "Bu beden ve evrenle birlikte benim hiçbir şey olmadığım sonucuna vardım. Ben, saf Bilinç'im. Mantıkla ne hayal edilebilir ki?"

Ayet 2-23: "Beden, cennet, cehennem, esaret, kurtuluş ve korku, bunların hepsi yalnızca birer hayaldir. Saf Bilinç olan benim için bunlarla ne işim olabilir ki?"

Ayet 2-24: "Aho! İnsan topluluklarında bile ikiliği görmüyorum. Öyleyse benim için bir ormanla bir ev arasında ne fark olabilir ki?"

Ayet 2-25: "Ben ne bedenim, ne de beden benimdir. Ben ne yaşayan varlığım (jīva), ne de saf Bilinç'im. Benim yaşama olan bağlılığım, gerçekten de benim esaretimdi."

(Bu ayet sonu ile 3. bölüme geçiş yapılır, ancak sayfa devam ediyor.)

Ayet 2-26: "Aho! Sonsuz okyanus olan benim içimde, evren gemisi kendi doğasına göre oraya buraya savruluyor ama bu bende bir artışa veya azalışa neden olmuyor."

Ayet 2-27: "Aho! Sonsuz okyanus olan benim içimde, yaşayan varlıklar (jīva) dalgaları ne kadar şaşırtıcı ki, yükseliyor, oynuyor, giriyor ve doğaları gereği yok oluyorlar."

Bölüm 3

अष्टावक्र उवाच (Ashtavakra Dedi ki):

Ayet 3-1: "Yok edilemez ve tek olan Öz'ü (Ātmā) gerçekten bildikten sonra, bilge birinin servet biriktirmeye nasıl bir arzusu olabilir ki?"

Ayet 3-2: "Cehalet nedeniyle Öz'ü bilmeyen kişinin, duyu nesnelerine olan açgözlülüğü, sedefi gümüş zannetme yanılgısına benzer."

Ayet 3-3: "Evrenin, denizde dalgaların belirmesi gibi belirdiği O'nu (Öz'ü) bildikten sonra, neden zavallı biri gibi koşuşturursun ki?"

Ayet 3-4: "O'nun saf Bilinç ve son derece güzel olduğunu duyduktan sonra bile, nasıl olur da şehvetli arzularla kirlenip alçalabilirsin?"

Ayet 3-5: "Tüm varlıklarda Öz'ün olduğunu ve Öz'de de tüm varlıkların olduğunu bilen bir bilgenin (muni), 'benim' hissine bağlı kalması ne kadar şaşırtıcı."

Ayet 3-6: "En yüce ikiliksizliğe (Advaita) sığınan ve kurtuluşa odaklanmış birinin, şehvetin baskısı altına girerek rahatsız edilmesi ne kadar şaşırtıcı."

Ayet 3-7: "Yaşlılığın yaklaştığını bilen şehvet düşkününün, şehvetli arzusunun hala devam etmesi ne kadar şaşırtıcı."

Ayet 3-8: "Hem bu dünyaya hem de ötesine karşı ilgisiz olan, ayrım yapabilen ve kurtuluşu arzulayan birinin, kurtuluştan korkması ne kadar şaşırtıcı."

Ayet 3-9: "Sürekli olarak zevk peşinde koşan ve acı çeken bilge (dhīra), ne verir ne de alır, sadece Öz'de memnuniyet bulur."

Ayet 3-10: "Kendi bedeninin eylemlerini, başka birinin bedeniymiş gibi gören yüce ruhlu birisi, övgüden veya yergiden nasıl etkilenebilir ki?"

Ayet 3-11: "Bu evreni bir yanılsama olarak gören ve ona olan ilgisini yitirmiş olan bilge, ölüm yaklaşırken bile nasıl korkabilir ki?"

Ayet 3-12: "Beklentisiz bir zihne sahip olan yüce ruhlu kişi için, hayal kırıklığı olmayan Öz ile kimin kıyaslaması yapılabilir ki?"

Ayet 3-13: "Doğası gereği nesnelerin hiçbirinde bir şey görmeyen bilge, neden 'bu yapıldı' veya 'bu yapılmadı' diye düşünsün ki?"

Bölüm 4

जनक उवाच (Janaka Dedi ki):

Ayet 4-1: "Aho! Kendini bilen bir yoginin oyunları, duyularıyla keyif alsa bile, sıradan dünyevi insanlarla kıyaslanamaz."

Ayet 4-2: "Gerçekten de, yogiler her zaman arzuladıkları o en yüce makamda (Brahman'da) yerleşmişlerdir; bu makamda Indra ve diğer tanrılar bile kederle arayış içindedir."

Ayet 4-3: "Erdem ve erdemsizliğin dokunuşu, gökyüzüne dokunamaması gibi, O'nu (Öz'ü) bilenin kalbine de dokunamaz."

Ayet 4-4: "Öz'ü bilen kişi, hem içte hem de dışta ne yaptığını bilir. Onun eylemleri, sıradan insanlar tarafından eleştirilemez."

(Not: Sayfadaki ayet numaralarında bir tutarsızlık var gibi görünüyor, ancak metnin akışına göre çeviriyorum.)

Ayet 4-5: "Bu evrenin yanılsamasına kapılan kişi, duyusal zevklerin peşinden koşar. Arzusuz olan bilge ise, duyular mevcut olsa bile, onlara dalmaz."

Ayet 4-6: "O (bilge), en derin cehalet uykusunda bile uyumaz, hayal aleminde bile rüya görmez, uyanıklık halinde bile uyanık değildir."


Bölüm 5

अष्टावक्र उवाच (Ashtavakra Dedi ki):

Ayet 5-1: "Sen safsın, hiçbir şeye bağlı değilsin, neyin ötesine geçmek istiyorsun ki? Bedeninle birleşmeyi (özdeşleşmeyi) bırakarak, (bilincin) dinlenmesine izin ver (Laya)."

Ayet 5-2: "Evren senden doğar, tıpkı okyanustan köpüğün doğması gibi. Öz'ün bir olduğunu bilerek, (bilincin) dinlenmesine izin ver (Laya)."

Ayet 5-3: "Gözle görülen bu evren, gerçekte var olmadığı için ipin yılan gibi görünmesine benzer. Sen safsın. Öyleyse (bilincin) dinlenmesine izin ver (Laya)."

Ayet 5-4: "Mutlulukta ve mutsuzlukta aynı olan, umut ve hayal kırıklığında aynı olan, yaşam ve ölümde aynı olan sen, mükemmelsin. (Bilincin) dinlenmesine izin ver (Laya)."

Bölüm 7

जनक उवाच (Janaka Dedi ki):

Ayet 7-1: "Sonsuz okyanus olan benim içimde, evren gemisi kendi iç rüzgarıyla (prāna) oradan oraya savrulur, fakat ben bundan etkilenmem."

Ayet 7-2: "Sonsuz okyanus olan benim içimde, evren dalgası doğal olarak yükselsin veya yok olsun; bende ne bir artış olur ne de bir azalış."

Ayet 7-3: "Sonsuz okyanus olan benim içimde, evren sadece bir hayaldir (vikalpanā). Ben son derece sakin ve şekilsizim; sadece O'nda var olurum."

Ayet 7-4: "Öz (Ātman), nesnelerde değildir ve nesneler de sınırsız ve lekesiz olan O'nda değildir. O, sakindir, beklentisizdir ve bağlanmamıştır."

Ayet 7-5: "Aho! Ben sadece saf Bilinç'im (cinmātra). Bu evren bir sihirbazın gösterisi gibidir. Öyleyse benim için, hayal edilen şeylerden neyi kabul edip neyi reddedeceğim?"

Bölüm 8

अष्टावक्र उवाच (Ashtavakra Dedi ki):

Ayet 8-1: "Zihin arzuladığında, kederlendiğinde, reddettiğinde, kabul ettiğinde, memnun olduğunda veya öfkelendiğinde esaret (bandha) budur."

Ayet 8-2: "Zihin arzu etmediğinde, kederlenmediğinde, reddetmediğinde, kabul etmediğinde, memnun olmadığında veya öfkelenmediğinde kurtuluş (mokṣa) budur."

Ayet 8-3: "Zihin herhangi bir duyu nesnesine takılıp kaldığında esaret budur. Zihin hiçbir duyu nesnesine takılı kalmadığında ise kurtuluş budur."

Ayet 8-4: " 'Ben' (ego) olduğunda esaret vardır; 'ben' olmadığında ise kurtuluş vardır. Bunu bilerek, ne kabul et ne de reddet."


Bölüm 9

अष्टावक्र उवाच (Ashtavakra Dedi ki):

Ayet 9-1: "Yapılmış ve yapılmamış işler ve diğer ikilikler ne zaman dinecek? Bunu bilerek, burada ve şimdi, her şeye karşı kayıtsız ve feragat etmiş ol."

Ayet 9-2: "Ey evlat! Yaşama, zevke ve bilmeye yönelik arzusu sönmüş olan kişi ne kadar nadir ve şanslıdır."

Ayet 9-3: "Bütün bunların hepsi geçicidir ve üç tür acıyla doludur. Tözden yoksundur, kınanmıştır ve terk edilmeye layıktır. Bunu kesin olarak bilerek kişi sükunete erer."

Ayet 9-4: "İnsanlar için ikiliklerin var olmadığı bir zaman veya çağ var mıydı? Bütün bunları bilerek, beklentisiz ol ve eline geçenden memnun ol."

Ayet 9-5: "Büyük bilgelerin, azizlerin ve yogilerin farklı farklı görüşleri vardır. Bunu kesin olarak bilerek, kim feragate (tarafsızlığa) ulaşmaz ki?"

Ayet 9-6: "Feragat ve dinginlik yoluyla Bilincin doğasını doğrudan bilen bir guru, insanı samsaradan (dünyevi varoluştan) kurtarmaz mı?"

Ayet 9-7: "Elementlerin değişimlerini (dönüşümlerini) gerçekte yalnızca element olarak gör. Bunu yaptığın an, esaretten kurtulacak ve kendi doğanda yerleşeceksin."

Ayet 9-8: "Arzular (vāsāna) samsaranın (dünyevi varoluşun) ta kendisidir. Bütün bunları bilerek, onlardan feragat et. Arzulardan vazgeçmek, dünyadan vazgeçmektir. Şimdi olduğun gibi ve olduğun yerde kalabilirsin."


Bölüm 10

अष्टावक्र उवाच (Ashtavakra Dedi ki):

Ayet 10-1: "Düşmanın olan arzu ve kârı; fesatla dolu olan serveti; ve bu ikisinin de sebebi olan erdemli eylemleri bir kenara bırakarak, her şeye karşı kayıtsız ol."

Ayet 10-2: "Dostları, mülkleri, eşleri ve diğer servetleri bir rüya veya üç-beş günlük bir sihirbazlık gösterisi gibi gör."

Ayet 10-3: "Nerede bir tutku varsa, bil ki orası samsaradır. Sağlam bir tutkusuzluk haline sığınarak, arzulardan arınmış bir mutluluğa eriş."

Ayet 10-4: "Tutkunun kendisi esarettir; onun yok edilmesi ise kurtuluş (mokṣa) olarak adlandırılır. Dünyaya bağlanmamakla, sürekli bir mutluluk hali elde edilir."

Ayet 10-5: "Sen birsin, bilinçli ve safsın; evren ise bilinçsiz ve sahtedir. Cehaletin kendisi bile bir hiçtir. Öyleyse neyi bilme arzusu olabilir ki?"

Ayet 10-6: "Krallık, çocuklar, eşler, bedenler, zevkler—bunları hayatlar boyu bağlanmana rağmen kaybettin."

Ayet 10-7: "Yeter artık servetle, arzuyla ve hatta iyi amellerle uğraştığın. Zihin, samsaranın bu çorak topraklarında sükunet bulamadı."

Ayet 10-8: "Kaç hayat boyunca bedeninle, zihninle ve konuşmanla yorucu ve acı verici işler yapmadın ki? Öyleyse, en azından bugün dur."


Bölüm 11

अष्टावक्र उवा-च (Ashtavakra Dedi ki):

Ayet 11-1: "Varoluş, yok oluş ve diğer değişimler, kendi doğaları gereğidir. Bunu kesin olarak bilerek, rahatsız olmadan ve kaygısızca kendi doğanda yerleş."

Ayet 11-2: "Tanrı her şeyin yaratıcısıdır, başka kimse değil. Bunu kesin olarak bilerek, tüm beklentilerin yok olur ve her şeyde sükunet bulursun."

अष्टावक्र उवाच (Ashtavakra Dedi ki):

Ayet 11-3: "Musibetlerin ve servetlerin zamanı geldiğinde kaderden (daiva) kaynaklandığını kesin olarak bil. Kişi böylece hoşnut olur, duyuları kontrol altındadır ve ne arzu duyar ne de kederlenir."

Ayet 11-4: "Mutluluk, mutsuzluk, doğum ve ölümün kaderden (daiva) kaynaklandığını kesin olarak bil. Böylece hedefine ulaşmış olan yogi, ne sevinir ne de yas tutar."

Ayet 11-5: "Kaygının acıdan başka bir şey yaratmadığını kesin olarak bil. Böylece kaygıdan kurtulur, mutlu, huzurlu ve tüm arzulardan arınmış olur."

Ayet 11-6: " 'Ben beden değilim, ne de beden benimdir. Ben saf Bilinç'im.' Bunu kesin olarak bilerek ve yapılmış ya da yapılmamış olanı hatırlamayarak, mutlak yalnızlık (Kaivalya) haline erişilir."

Ayet 11-7: " 'Brahma'dan bir ot çöpüne kadar, her şey yalnızca benim.' Bunu kesin olarak bilerek, kişi arınmış, huzurlu ve seçeneklerin ötesinde (nirvikalpa) olur."

Ayet 11-8: "Bu çeşitli ve şaşırtıcı evrenin bir 'hiç' olduğunu kesin olarak bil. Kişi böylece arzulardan arınır, saf form (Bilinç) haline gelir ve mutlak sükunete kavuşur."


Bölüm 12

जनक उवाच (Janaka Dedi ki):

Ayet 12-1: "Önce fiziksel eylemlerden, sonra uzun konuşmalardan ve son olarak da düşünmekten yoruldum. İşte bu şekilde (Öz'de) yerleşiğim."

Ayet 12-2: "Ses gibi (duyu nesnelerine) karşı bir haz duymamam ve Öz'ün bir algı nesnesi olmaması nedeniyle, zihnim dikkat dağıtıcı şeylerden arınmış ve tek bir noktaya odaklanmıştır."

Ayet 12-3: "Yanlış özdeşleşme, konsantrasyon çabası gibi (olağan dışı) durumlarda, zihinsel faaliyet devam eder. Bunu bilerek, (Öz'de) yerleşiğim."

Ayet 12-4: "Ne reddedilecek ne de kabul edilecek bir şeyin olmaması ve neşe ile kederin yokluğu nedeniyle, Ey Brahman, (Öz'de) yerleşiğim."

Ayet 12-5: "Hayatın bir aşaması ya da aşamasızlık, meditasyon ya da zihinsel kısıtlamaların terk edilmesi—bunları zihnim için birer dikkat dağıtıcı olarak görerek, (Öz'de) yerleşiğim."

Kontrolümü yaptım. Bir önceki çevirimiz 12. Bölüm, 5. ayet ile bitmişti. Bu yeni sayfa, tam olarak kaldığı yerden, 12. Bölüm'ün 6. ayetiyle başlıyor ve ardından 13. ve 14. Bölümler ile devam ediyor. Metin akışı doğru ve sırasıyladır.

Aşağıda bu sayfanın tam çevirisini bulabilirsiniz.


Bölüm 12 (Devamı)

जनक उवाच (Janaka Dedi ki):

Ayet 12-6: "Eylemleri idrak etmek Öz'ün doğası gereğidir. Öyleyse ne yapayım ki? Düşünülemez olanı düşünmek zihnin doğasıdır. Onu bile terk ettim."

Ayet 12-7: "Bu şekilde davranan kişi muradına ermiştir. Bu doğaya sahip olan kişi muradına ermiştir."

Ayet 12-8: "Terk edilecek veya elde edilecek hiçbir şeyi olmayan, neşesi veya kederi olmayan kişi, Ey Brahman, gerçekte (Öz'de) yerleşiktir."


Bölüm 13

जनक उवाच (Janaka Dedi ki):

Ayet 13-1: "Sadece bir peştamal giymenin getirdiği içsel huzur bile her şeyi terk etmenin meyvesidir. Ben ise hem terk etmeyi hem de kabul etmeyi geride bırakarak mutlulukla yaşarım."

Ayet 13-2: "Bir yerde bedensel bir acı, bir yerde dilin bir yorgunluğu, bir yerde de zihnin bir sıkıntısı olabilir. Öyleyse insanın en yüce amacını (Puruṣārtha) bir kenara bırakıp sadece zevkle yaşa."

Ayet 13-3: "Yapılmış olan eylemin aslında hiçbir şey olmadığını görerek, ey bilge, ne zaman ki zihin erir, o zaman her yerde aynı olan Öz'ün tadını çıkar."

Ayet 13-4: "Ne birleşme ne de ayrılma hisseden, ne meşgul ne de hareketsiz olan yogi, mutlulukla yaşar."

Ayet 13-5: "Ne ayakta dururken, ne giderken, ne de uyurken bir kazancım ya da kaybım var. Öyleyse, mutlulukla yaşarım."

Ayet 13-6: "Uykudayken bir kaybım yok, çabalarken de bir kazancım yok. Öyleyse kayıp ve kazancın ötesinde, mutlulukla yaşarım."

Ayet 13-7: "İyi ve kötü gibi çiftlerin değişken doğasını tekrar tekrar gözlemleyerek, Ey bilge, mutlulukla yaşa."


Bölüm 14

जनक उवाच (Janaka Dedi ki):

Ayet 14-1: "Gerçekten de, doğası gereği zihni boş olan ve yalnızca tesadüfen bir şeyler düşünen kişi, uykusundan uyanmış biri gibi, hatırlama çabasından kurtulmuştur."

जनक उवाच (Janaka Dedi ki):

Ayet 14-2: "Benim için servetler nerede, dostlar nerede, duyu nesneleri denen o hırsızlar nerede, kutsal metinler nerede, bilim nerede; mademki egom (benlik duygum) eriyip gitti?"

Ayet 14-3: "Tanık olan O'nu, en yüce Öz'ü (Paramātmā), efendiyi bildikten sonra, hem esarete hem de kurtuluşa karşı ilgisizim ve artık kurtuluş için endişelenmiyorum."

Ayet 14-4: "İçsel kargaşadan arınmış olanın durumu, dışarıdan bir deli gibi görünse de içeride kendi doğasının mutluluğunu yaşar. Bu hali ancak onun gibi olanlar bilir."


Bölüm 15

अष्टावक्र उवाच (Ashtavakra Dedi ki):

Ayet 15-1: "Saf zihinli bir kişi, en sıradan bir öğretiyle bile hedefine (Öz-bilgisine) ulaşır. Saf olmayan bir zihin ise, hayat boyu araştırsa bile şaşkınlık içinde kalır."

Ayet 15-2: "Duyu nesnelerinden hoşlanmamak kurtuluştur (mokṣa); duyu nesnelerine karşı duyulan tutku ise esarettir. Bilgi budur. Şimdi dilediğini yap."

Ayet 15-3: "Bu bilgi, etkili bir konuşmacıyı dilsiz, bilge birini aptal ve enerjik birini hareketsiz kılar. Bu yüzden zevk peşinde koşanlar tarafından terk edilir."

Ayet 15-4: "Sen beden değilsin, ne de beden senindir. Sen ne yapıcı ne de tadıcısın. Sen, ebedi tanık, ihtiyaçsız olan saf Bilinç'sin. Öyleyse mutlulukla dolaş."

Ayet 15-5: "Bağlılık ve nefret zihnin nitelikleridir; sen hiçbir zaman zihin değilsin. Sen, seçeneklerin ötesinde, değişmez, saf Bilinç'sin. Öyleyse mutlulukla dolaş."

Ayet 15-6: "Tüm varlıklarda kendini ve kendinde tüm varlıkları bilerek, benlik hissinden ve benim deme duygusundan arın. Mutlu ol."

Ayet 15-7: "İçinde bu evrenin belirdiği O, denizde dalgaların belirmesi gibi, şüphesiz sensin. Öyleyse kargaşadan arınmış ol."

Ayet 15-8: "İnan evlat, inan. Bu konuda kendini yanıltma. Sen Bilgi'sin, sen Efendi'sin, sen doğanın ötesindeki Öz'sün."

Ayet 15-9: "Niteliklerle (guna) çevrelenmiş olan beden gelir, kalır ve gider. Öz (Ātmā) ne gelir ne de gider. Öyleyse neden beden için yas tutasın ki?"

अष्टावक्र उवाच (Ashtavakra Dedi ki):

Ayet 15-10: "Beden sona kadar veya şimdiki zamanın sonuna kadar kalsın. Saf Bilinç formunda olan senin için ne bir kazanç ne de bir kayıp vardır."

Ayet 15-11: "Bırak evren dalgası kendi doğasına göre sonsuz okyanus olan senin içinde yükselsin ve yok olsun. Senin için ne bir artış ne de bir azalış vardır."

Ayet 15-12: "Evlat, sen saf Bilinç'sin. Evren senden ayrı değildir. Öyleyse kimin, neyi, nasıl veya nereden kabul edeceği ya da reddedeceği düşünülebilir ki?"

Ayet 15-13: "Tek ve bozulmamış olan, saf Bilinç olan senin içinde doğum nereden, eylem nereden, ego nereden gelsin ki?"

Ayet 15-14: "Gördüğün her ne ise, o yalnızca sensin. Bilezikler, halhallar ve kolda takılan bilezikler altından farklı mıdır ki?"

Ayet 15-15: " 'Bu benim', 'Ben o değilim' gibi ayrımları bırak. 'Her şey Öz'dür' diye kesin olarak bilerek, arzusuz ve mutlu ol."

Ayet 15-16: "Senin cehaletinle evren var olur. Gerçekte sen birsin. Senden başka ne dünyevi (samsārik) ne de dünyevi olmayan (asamsārik) bir varlık vardır."

Ayet 15-17: "Yanılsamadan başka bir şey olmayan bu evrenden ne kork ne de ona sığın. Beklentisiz, sarsılmaz, saf Bilinç olarak, formunu yitirme."

Ayet 15-18: "Ne esaretin ne de kurtuluşun olduğu, ne de zihnin sakinleştiği O'nda mutlu ol. Mutlu dolaş."

Ayet 15-19: "İsim ve formlarla dolu olan bu hayali evreni düşünme. Sakinleşmiş zihinle, kendi doğanın mutluluğunda dinlen."

Ayet 15-20: "Beden denen yorgunluk, her yerde zihin denen yorgunluk. Bunları terk et ve incele. Sonra, Öz'e yerleşerek, eylemsiz kal."


Bölüm 16

अष्टावक्र उवाच (Ashtavakra Dedi ki):

Ayet 16-1: "Evlat, çeşitli kutsal metinleri dinle veya anlat. Ama kendi doğanı unutmadan sükunete ermedikçe, asla Öz'de yerleşik olamazsın."

अष्टावक्र उवाच (Ashtavakra Dedi ki):

Ayet 16-2: "Ey bilgili kişi, zevk alabilir, eylemlerde bulunabilir veya yoğun meditasyon yapabilirsin; ama zihnin, tüm arzuları yok olmuş olan O'na özlem duyacaktır."

Ayet 16-3: "Çaba sarf eden herkes acı çeker, ama bunu kimse bilmez. Bu basit öğretiyle şanslı olan kişi sükunete kavuşur."

Ayet 16-4: "Göz açıp kapayıncaya kadar geçen sürede yapılan eylemlerden bile yorulan birinin mutluluğu, sadece eylemsizlikte (tembellikte) değildir."

Ayet 16-5: " 'Bu yapıldı', 'şu yapılmadı' gibi ikiliklerden zihin ne zaman özgürleşirse, o zaman dine, servete, arzuya ve kurtuluşa karşı kayıtsız olur."

Ayet 16-6: "Feragat etmiş olan kişi duyu nesnelerinden tiksinir, arzu dolu olan onlara açgözlülükle bakar. Ama hem kabulden hem de reddedişten arınmış olan, ne feragat etmiştir ne de arzu doludur."

Ayet 16-7: "Duyusal deneyimlere olan arzu var oldukça, esaret ağacı var olmaya devam eder. Arzu kökünü kazı. Arzu yoksa, samsara (dünyevi varoluş) nerededir?"

Ayet 16-8: "Faaliyet eğilimdir, eylemsizlik ise karşıt eğilimdir. Bu nedenle bilge, her ikisinden de özgürleşerek, bir çocuk gibi kolayca yerleşik hale gelir."

Ayet 16-9: "Dünyaya bağlı olan kişi samsarayı (acıdan) kaçınmak için terk etmek ister. Ama bağlılığı olmayan, acı çekse bile mutlu kalır."

Ayet 16-10: "Ne kurtuluş için ne de zevk için bir 'benim' duygusu olan kişi, ne bilgidir, ne yogi, ne de cahil. O, sadece mutluluktan ibarettir."

Ayet 16-11: "Her ne kadar Brahma veya Vişnu veya Hara'nın (Şiva) kendisi sana öğüt verse de, her şeyi unutup kendi doğanda yerleşmedikçe, huzur bulamazsın."


Bölüm 17

अष्टावक्र उवाच (Ashtavakra Dedi ki):

Ayet 17-1: "Gerçekten de, çabanın meyvesini elde eden ve yoganın meyvesine ulaşan kişi O'dur. Sen ise, kendi doğan gereği duyularıyla oynayan ve onlardan yorulmayan birisin."

Ayet 17-2: "Hiçbir zaman hiçbir şeyi terk etmedin. Gerçekte sen hep O'sun. Tek bir varlık olarak, evrenin kabarcıklar gibi yükseldiği O."

अष्टावक्र उवाच (Ashtavakra Dedi ki):

Ayet 17-3: "Hiçbir zaman bir nesne olarak bilinmedin. Sen saf Bilinç'sin. Kaplanmamışsın. Gerçekten de sen O'sun. Maymun sürüsü gibi olan zihinle nasıl bir bağın olabilir ki?"

Ayet 17-4: "Ne zevk al, ne de feragat et. Sakinleş ve kendi doğanda kal. Ey Ātmā (Öz), arzudan arınmış olduğun için her zaman mutlusun."

Ayet 17-5: "Zorluk çeken samsarada, bilge zorlukla görülür. Kurtuluş arzusundan arınmış olan ise, okyanustaki bir mücevher gibidir."

Aayet 17-6: "Din, servet, arzu ve kurtuluş hakkında düşünen kişi, yaşamda veya ölümde ne bir şey alır ne de bir şey terk eder."

Ayet 17-7: "Ne dış dünyada ne de iç dünyada bir bağlılığı olan kişi için yaşam bir hiçtir. O, kendi doğasında yerleşiktir."

Ayet 17-8: "Kaderi bildiğin için her şeyden feragat ettin. Öyleyse ne mutlu ol ne de üzül. Sakinleş ve kendi doğanda kal."

Ayet 17-9: "Boş bir zihinle, hatta duyularla bile dokunulmaz olan O, samsara okyanusunda nasıl olur da arzulu veya arzusuz olabilir ki?"

Ayet 17-10: "Ne uyanık ne de uykuda, ne gözlerini kapatmış ne de açmış... İşte bu, her şekilde özgürleşmiş olan kişinin durumudur."

Ayet 17-11: "Her yerde huzurlu, her yerde kusursuz, her yerde tüm arzulardan arınmış... İşte bu, özgürleşmiş olan kişinin her yerde parlamasıdır."

Ayet 17-12: "Gören, duyan, dokunan, koklayan, yiyen, alan, konuşan ve yürüyen... İşte bu, özgürleşmiş olan yüce ruhtur."

Ayet 17-13: "Ne kınar ne över, ne sevinir ne öfkelenir, ne verir ne alır... İşte bu, her türlü nesneden arınmış olan özgür kişidir."

Ayet 17-14: "Kadınlara veya dünyevi nesnelere karşı hem bağlı hem de kayıtsız olan kişi, her durumda sakindir. O, gerçekten özgürleşmiş olan yüce ruhtur."

Ayet 17-15: "Mutlulukta ve mutsuzlukta, neşe ve kederde, kazanç ve kayıpta... İşte bu, her durumda aynı kalan bilge kişidir."

अष्टावक्र उवाच (Ashtavakra Dedi ki):

Ayet 17-16: "Ne şiddet ne merhamet, ne kibir ne de alçakgönüllülük... İşte bu, hedefine ulaşmış olan kişinin durumudur."

Ayet 17-17: "Ne arzu dolu ne de arzusuz, ne de serbest... İşte bu, her zaman eline geçenden memnun olan özgürleşmiş kişidir."

Ayet 17-18: "Ne çözüm ne de çözümsüzlük, ne kazanç ne de kayıp... İşte bu, mutlak yalnızlıkta (Kaivalya) yerleşmiş olan kişidir."

Ayet 17-19: "Ne 'benim' ne de 'benim değil', ne de bir 'ben' var... İşte bu, her şeyin boş olduğunu bilen kişinin durumudur."

Ayet 17-20: "Erişilmesi gereken bir hedef veya kaçınılması gereken bir tehlike olmadığında, zihin eriyip gittiğinde, ne olur? Işık, cehalet ve diğer her şey yok olur."


Bölüm 18

अष्टावक्र उवाच (Ashtavakra Dedi ki):

Ayet 18-1: "Bilgi'nin doğduğu yerde yanılsama (dünya) var olmaz. Öyleyse, her zaman kendini bilene selam olsun. O, ne mutluluk peşindedir ne de mutsuzluktan kaçar."

Ayet 18-2: "Arzularının sonu gelmez olan kişi, binlerce nesne elde etse bile dünyevi esaretten kurtulamaz. Ama her şeyden memnun olan, hiçbir şeye sahip olmasa bile mutlu olur."

Ayet 18-3: "Kurtuluş için yapılan dışsal eylemlerin ateşinde yanan kişi, içsel sükunetin nektarını nereden bulsun ki?"

Ayet 18-4: "Ey bilinçsiz olan, arzu denen bir düşman yoktur. Sadece kendi doğanda yerleşik ol. Varlığın ve yokluğun ötesinde olan, her şeyin tohumu olan Öz'de yerleş."

Ayet 18-5: "Uzakta veya yakında, yukarıda veya aşağıda, her yerde O vardır. Seçeneklerin ötesinde (nirvikalpa), sakin ve lekesiz, O'nda yerleş."

Ayet 18-6: "Görünen her şeyin ötesinde, formsuz ve değişmez, kendi doğanda yerleş. Kurtuluş veya esaret yanılsaması nasıl olabilir ki?"

Ayet 18-7: "Her şeyin yalnızca bir hayal olduğunu, bir 'hiç' olduğunu bil. Böylece özgürleşmiş olursun. Öz (Ātmā) ebedidir. Bu bilgeliği elde ederek bilge olan kişi bir daha samsaraya (dünyevi varoluşa) dönmez."

अष्टावक्र उवाच (Ashtavakra Dedi ki):

Ayet 17-16: "Ne şiddet ne merhamet, ne kibir ne de alçakgönüllülük... İşte bu, hedefine ulaşmış olan kişinin durumudur."

Ayet 17-17: "Ne arzu dolu ne de arzusuz, ne de serbest... İşte bu, her zaman eline geçenden memnun olan özgürleşmiş kişidir."

Ayet 17-18: "Ne çözüm ne de çözümsüzlük, ne kazanç ne de kayıp... İşte bu, mutlak yalnızlıkta (Kaivalya) yerleşmiş olan kişidir."

Ayet 17-19: "Ne 'benim' ne de 'benim değil', ne de bir 'ben' var... İşte bu, her şeyin boş olduğunu bilen kişinin durumudur."

Ayet 17-20: "Erişilmesi gereken bir hedef veya kaçınılması gereken bir tehlike olmadığında, zihin eriyip gittiğinde, ne olur? Işık, cehalet ve diğer her şey yok olur."


Bölüm 18

अष्टावक्र उवाच (Ashtavakra Dedi ki):

Ayet 18-1: "Bilgi'nin doğduğu yerde yanılsama (dünya) var olmaz. Öyleyse, her zaman kendini bilene selam olsun. O, ne mutluluk peşindedir ne de mutsuzluktan kaçar."

Ayet 18-2: "Arzularının sonu gelmez olan kişi, binlerce nesne elde etse bile dünyevi esaretten kurtulamaz. Ama her şeyden memnun olan, hiçbir şeye sahip olmasa bile mutlu olur."

Ayet 18-3: "Kurtuluş için yapılan dışsal eylemlerin ateşinde yanan kişi, içsel sükunetin nektarını nereden bulsun ki?"

Ayet 18-4: "Ey bilinçsiz olan, arzu denen bir düşman yoktur. Sadece kendi doğanda yerleşik ol. Varlığın ve yokluğun ötesinde olan, her şeyin tohumu olan Öz'de yerleş."

Ayet 18-5: "Uzakta veya yakında, yukarıda veya aşağıda, her yerde O vardır. Seçeneklerin ötesinde (nirvikalpa), sakin ve lekesiz, O'nda yerleş."

Ayet 18-6: "Görünen her şeyin ötesinde, formsuz ve değişmez, kendi doğanda yerleş. Kurtuluş veya esaret yanılsaması nasıl olabilir ki?"

Ayet 18-7: "Her şeyin yalnızca bir hayal olduğunu, bir 'hiç' olduğunu bil. Böylece özgürleşmiş olursun. Öz (Ātmā) ebedidir. Bu bilgeliği elde ederek bilge olan kişi bir daha samsaraya (dünyevi varoluşa) dönmez."

अष्टावक्र उवाच (Ashtavakra Dedi ki):

Ayet 18-22: "Dünyevi olmayanın (asamsārin) ne bir zararı ne de bir kazancı vardır. O, sakin bir zihinle, ayın ışığı gibi parlar."

Ayet 18-23: "Ne sevinci ne de üzüntüsü, ne de bir arzusu vardır. Öz'de dinlenen, sakin ve lekesiz bir zihinle, o her yerdedir."

Ayet 18-24: "Kendi doğası gereği sakin bir zihne sahip olan bilge, ne bedeni, ne duyuları, ne de zihni önemser."

Ayet 18-25: "Ne yapılmış ne de yapılmamış bir şey... İşte bu, düşünceleri durmuş olan kişinin durumudur."

Ayet 18-26: "Ne başlangıcı ne de sonu olan, ne genç ne de yaşlı... İşte bu, yaşamı boyunca özgürleşmiş olan, şanlı ve mutlu kişinin durumudur."

Ayet 18-27: "Bilge, çeşitli düşüncelerle rahatsız olmaz, ne bilir ne bilmez, ne duyar ne görmez."

Ayet 18-28: "Ne fakir ne zengin, ne de bir şeyin sahibi... İşte bu, gören, dokunan ve duyan yüce ruhtur."

Ayet 18-29: "Ne beklentisi ne de beklentisizliği olan, ne de bir arzusu... O, hiçbir şey yapmadan, hiçbir şey elde etmeden yaşar."

Ayet 18-30: "Ne uykulu ne de uyanık, ne şüpheci ne de şüphesiz... İşte bu, zihni erimiş olan özgürleşmiş kişidir."

Ayet 18-31: "Her ne kadar aktif olsa da hareketsiz, her ne kadar hareketsiz olsa da aktiftir. O, her şeyi terk etmiş, her şeyden memnun olandır."

Ayet 18-32: "Ne hakikat ne de sahtelik... İşte bu, aptal gibi görünen ama aslında her şeyi bilen kişidir."

Ayet 18-33: "Ne mutluluk ne de mutsuzluk, ne aptallık ne de bilgelik... İşte bu, her durumda sakin ve memnun olan kişidir."

Ayet 18-34: "Ne cehalet ne de bilgi, ne de bunların yok edilmesi... İşte bu, beklentisiz, her şeyden arınmış, her zaman aynı olandır."

Ayet 18-35: "Saf, uyanık, mükemmel, lekesiz ve tutkusuz..."

Kontrolümü yaptım. Bir önceki çevirimiz 18. Bölüm, 35. ayet ile bitmişti. Bu yeni sayfa, tam olarak kaldığı yerden, 18. Bölüm'ün 36. ayetiyle devam ediyor. Metin akışı doğru ve sırasıyladır.

अष्टावक्र उवाच (Ashtavakra Dedi ki):

Ayet 18-36: "Öz'ü bilmeyen kişi, onu bilme çabasından dolayı acı çeker. Kurtuluş, eylemlerle değil, bilgelikle elde edilir."

Ayet 18-37: "Bilgelik sayesinde kurtuluşun kesin olduğunu bil. Aptal olan, Brahman olsa bile O'na ulaşamaz; çünkü O, beklentisiz ve en yüce Öz'dür."

Ayet 18-38: "Desteksiz ve dünyevi esaretin zehriyle dolu olan kişi, bu evrenin temelini nerede bulsun ki?"

Ayet 18-39: "Aptal olan, sakinleşmeye çalışsa bile sükunete eremez. Bilge ise, kendi doğasında yerleşik olduğu için her zaman sakin bir zihne sahiptir."

Ayet 18-40: "Zamanın kusurlarını gören ve görmesine rağmen görmeyen kişi için kalp düğümü nerededir?"

Ayet 18-41: "Sakin olan kişi, ne kısıtlamadan ne de serbest bırakmadan zevk alır. Kendi doğasında dinlenen bilge, düzenli bir şekilde yaşar."

Ayet 18-42: "Varlığın ve yokluğun ötesinde, kim var kim yok? Saf bir kalple, kimin için varlık ve yokluk olabilir ki?"

Ayet 18-43: "Ne şüphe ne de kafa karışıklığı olan, ne de bir yanılsama... Saf bir kalple, kimin için böyle şeyler olabilir ki?"

A-yet 18-44: "Ne uyku ne uyanıklık, ne de bunların ötesi... Saf bir kalple, her zaman aynı olan kişi için böyle şeyler nerededir?"

Ayet 18-45: "Ne şaşkınlık ne de bir şaşkınlık nedeni... Ne huzur ne de huzursuzluk... İşte bu, arayışı sona eren kişinin durumudur."

Ayet 18-46: "Ne kaçış ne sığınak, ne de bir sığınma yeri... İşte bu, her şeyi bilen, her şeyi gören kişinin durumudur."

Ayet 18-47: "Ne yaratılış ne yok oluş, ne de bir amaç... İşte bu, kendi doğasında yerleşik olan kişinin durumudur."

Ayet 18-48: "Ne nesne ne de nesnenin algısı... Saf ve lekesiz, O'ndan başka ne olabilir ki?"

अष्टावक्र उवाच (Ashtavakra Dedi ki):

Ayet 18-49: "Ne eğri ne de doğru, ne de bunların bir arada olduğu bir durum... İşte bu, bir çocuk gibi masum olan kişinin durumudur."

Ayet 18-50: "Bağımsızlık sayesinde kişi mutluluğa ulaşır. Bağımsızlık sayesinde en yüce olana ulaşır. Bağımsızlık sayesinde mutlak sükunete erişir. Bağımsızlık en yüce makamdır."

Ayet 18-51: "Ne yapıcı ne de tadıcı olan kişi, kendi doğası gereği eylemsiz olduğunda, tüm zihinsel dalgalanmalar diner."

Ayet 18-52: "Sakin ve lekesiz bir zihne sahip olan bilge, parlar. O, ne terk etmeyi ne de bir şey arzulamayı düşünür."

Ayet 18-53: "Beden sadece gelir ve gider. Bilge, bedene ne bağlıdır ne de ondan ayrıdır. O, beklentisiz, saf Bilinç'tir."

Ayet 18-54: "Ne kutsal yerlere ne de tanrılara bir arzusu vardır. O, her zaman aynı kalan, sakin ve lekesizdir."

Ayet 18-55: "Ne oğula ne kadına ne de başka bir şeye bir bağlılığı vardır. O, her zaman aynı kalan, beklentisiz ve yogidir."

Ayet 18-56: "Ne memnuniyet ne de memnuniyetsizlik... İşte bu, her zaman aynı kalan ve ne iyi ne de kötü bilen kişinin durumudur."

Ayet 18-57: "Ne dünyevi görevler ne de kurtuluş... İşte bu, her zaman aynı kalan ve her şeyden arınmış olan bilge kişidir."

Ayet 18-58: "Ne eylem ne de eylemsizlik... İşte bu, her durumda sakin ve memnun olan kişidir."

Ayet 18-59: "Ne mutluluk ne de mutsuzluk... İşte bu, her zaman aynı kalan ve her şeyi bilen kişidir."

Ayet 18-60: "Kendi doğasında yerleşik olan kişi, ne dünyevi ne de dünyevi olmayan bir eylemde bulunur. O, derin bir uykudaymış gibi parlar."

Ayet 18-61: "Ne faaliyet ne de hareketsizlik... İşte bu, zihni erimiş olan özgürleşmiş kişidir."

Ayet 18-62: "Ne bağlılık ne de ondan kurtulma... İşte bu, kendi doğasında yerleşik olan ve her zaman aynı kalan kişidir."

अष्टावक्र उवाच (Ashtavakra Dedi ki):

Ayet 18-63: "Ne varlık ne de yokluk... İşte bu, her zaman sakin olan kişinin durumudur. Varlığın ve yokluğun ötesinde, kendi doğasında yerleşiktir."

Ayet 18-64: "Tüm arzulardan arınmış, bir çocuk gibi masum olan bilge, en yüce işlerde bile lekelenmez."

Ayet 18-65: "İşte o Öz'ü bilen kişi, kendi doğası gereği eşittir. Gören, duyan, dokunan, koklayan, yiyen... O, beklentisiz ve her şeyden arınmıştır."

Ayet 18-66: "Ne samsara (dünyevi varoluş), ne de onun ötesi... Ne de bir amaç... İşte bu, her zaman aynı kalan ve seçeneklerin ötesinde olan kişinin durumudur."

Ayet 18-67: "Ne şiddet ne de şiddetsizlik... İşte bu, her zaman aynı kalan ve her şeyde sakin olan kişinin durumudur."

Ayet 18-68: "Ne bir şey yapılmış ne de yapılmamış... İşte bu, her zaman aynı kalan ve her şeyde huzurlu olan kişinin durumudur."

Ayet 18-69: "Ne zevk ne de zevksizlik... İşte bu, her zaman aynı kalan ve her yerde beklentisiz olan kişinin durumudur."

Ayet 18-70: "Ne başlangıç ne de son, ne de bir kalp düğümü... İşte bu, her zaman aynı kalan ve her şeyden arınmış olan bilge kişidir."

Ayet 18-71: "Ne 'benim' ne de 'benim değil'... İşte bu, her zaman aynı kalan ve her şeyi bilen kişidir."

Ayet 18-72: "Ne feragat ne de onun yokluğu, ne de bir sükunet... İşte bu, her zaman aynı kalan ve her şeyden arınmış olan bilge kişidir."

Ayet 18-73: "Ne esaret ne de kurtuluş... İşte bu, kendi doğasında yerleşik olan bilge kişinin durumudur."

Ayet 18-74: "Ne beklentili ne de beklentisiz, ne de arzusuz... İşte bu, her zaman aynı kalan ve her şeyden arınmış olan bilge kişidir."

Ayet 18-75: "Ne faaliyet ne de hareketsizlik... İşte bu, zihni erimiş ve eylemleri sona ermiş olan kişinin durumudur."

अष्टावक्र उवाच (Ashtavakra Dedi ki):

Ayet 18-76: "Seçeneklerin ötesinde (nirvikalpa) olan, dışarıda ve içeride kendi doğasının mutluluğunu yaşayan, kayıtsız ve dingin..."

Ayet 18-77: "Bilgi'nin doğuşuyla eriyip giden, ne yapılmış ne de yapılmamış... İşte bu, halk arasında bile bir işçi gibi görünen kişinin durumudur."

Ayet 18-78: "Ne ışık ne de karanlık, ne de bir kayıp... İşte bu, her zaman aynı kalan ve her şeyden arınmış olan bilge kişidir."

Ayet 18-79: "Ne sabır ne de sabırsızlık, ne de bir ayrımcılık... İşte bu, kendi doğası gereği eylemsiz olan yoginin durumudur."

Ayet 18-80: "Ne cennet ne de cehennem, ne de yaşamı boyunca kurtuluş... Kısacası, yoganın bakış açısından hiçbir şey yoktur."

Ayet 18-81: "Ne bir şey elde etmeyi arzular ne de bir kayıptan kederlenir. Zihni serin ve nektarla doludur."

Ayet 18-82: "Beklentisiz olan ne över ne de yerer, ne verir ne de alır."

Ayet 18-83: "Hoşnut veya hoşnutsuz, ne ölü ne de diri... İşte bu, her türlü bağlılıktan arınmış olan kişinin durumudur."

Ayet 18-84: "Ne evlat ne de eş... İşte bu, beklentisiz ve her şeyden arınmış olan bilge kişinin durumudur."

Ayet 18-85: "Her yerde huzurlu, her yerde dingin, her yerde aynı... İşte bu, kendi doğası gereği eylemsiz olan kişinin durumudur."

Ayet 18-86: "Bedenin yok olması veya var olması... İşte bu, kendi doğasında yerleşik olan yüce ruhun düşünmediği bir şeydir."

Ayet 18-87: "Ne bir şey arayan ne de bir şeyden kaçan... İşte bu, her zaman aynı kalan ve her şeyden arınmış olan bilge kişidir."

Ayet 18-88: "Ne benlik ne de benliksizlik... İşte bu, her zaman aynı kalan ve her şeyden arınmış olan bilge kişidir."

Ayet 18-89: "Ne beklenti ne de beklentisizlik... İşte bu, her zaman aynı kalan ve her şeyden arınmış olan bilge kişidir."

Ayet 18-90: "Zamanın ötesinde, ölçülemez, onunla kimin kıyaslaması yapılabilir ki?"

अष्टावक्र उवाच (Ashtavakra Dedi ki):

Ayet 18-91: "Biliyor olsa bile bilmez, görüyor olsa bile görmez. Kimdir o, arzuları sona ermiş olanın dışında, bu halde olan?"

Ayet 18-92: "Sahte bir varlık olarak, kim parlar ki? O, varlığın ve yokluğun ötesinde, her zaman aynı olandır."

Ayet 18-93: "Kendi doğasının mutluluğunda dinlenen yogi, ne arar ne de bir şeyden kaçar."

Ayet 18-94: "Ne içsel ne de dışsal... İşte bu, her zaman aynı kalan ve her şeyden arınmış olan bilge kişidir."

Ayet 18-95: "Ne uykuda ne de uyanıklıkta, ne de bir rüyada... İşte bu, her zaman aynı kalan ve her şeyden arınmış olan bilge kişidir."

Ayet 18-96: "Ne uyanık ne de düşünceli, ne de hareketsiz... İşte bu, duyuları sakinleşmiş olan bilge kişidir."

Ayet 18-97: "Ne mutlu ne de mutsuz, ne feragat etmiş ne de arzu dolu... Ne de bir bilge... İşte bu, her şeye karşı kayıtsız olan kişidir."

Ayet 18-98: "Ne bağlı ne de çözülmüş, ne aptal ne de bilgili... İşte bu, her zaman aynı kalan ve her şeyden arınmış olan bilge kişidir."

Ayet 18-99: "Ne verir ne de alır, ne de bir şey yapar... İşte bu, her zaman aynı kalan ve her şeyden arınmış olan bilge kişidir."

Ayet 18-100: "Her nerede olursa olsun, o her zaman aynı kalır. O, her zaman aynı kalır. O, her zaman aynı kalır."


Bölüm 19

जनक उवाच (Janaka Dedi ki):

Ayet 19-1: "Hakikat bilgisinin keskin dişleriyle kalbimin derinliklerinden cehaletin dikenlerini söktüm."

जनक उवाच (Janaka Dedi ki):

Ayet 19-2: "Benim için artık ne din, ne servet, ne arzu, ne de ayrımcılık var. Ben kendi ihtişamımda yerleşiğim."

Ayet 19-3: "Benim için artık ne geçmiş, ne gelecek, ne de şimdiki zaman var. Ne mekan ne de ebediyet var. Ben kendi ihtişamımda yerleşiğim."

Ayet 19-4: "Benim için artık ne Öz ne de Öz-olmayan var. Ne iyi ne de kötü, ne kaygı ne de kaygısızlık var. Ben kendi ihtişamımda yerleşiğim."

Ayet 19-5: "Benim için artık ne rüya ne de derin uyku var. Ne uyanıklık ne de dördüncü hal (turīya) var, ne de korku. Ben kendi ihtişamımda yerleşiğim."

Ayet 19-6: "Benim için artık ne uzak ne de yakın var. Ne dış ne de iç, ne kaba ne de ince var. Ben kendi ihtişamımda yerleşiğim."

Ayet 19-7: "Benim için artık ne yaşamın sonu (ölüm) ne de yaşam var. Ne dünyalar ne de dünyevi şeyler, ne zihnin erimesi (laya) ne de konsantrasyon (samādhi) var. Ben kendi ihtişamımda yerleşiğim."

Ayet 19-8: "Artık üç kişinin (bilen, bilinen, bilme) dünyasında konuşmaya gerek yok. Artık bilginin ötesinde dinlenen Öz'üm. Benim için artık yoganın anlatılmasına gerek yok."


Bölüm 20

जनक उवाच (Janaka Dedi ki):

Ayet 20-1: "Elementler nerede, beden nerede, duyu organları nerede, zihin nerede? Benim lekesiz doğamda (svarūpa) boşluk (śūnya) ve arzusuzluk nerede?"

Ayet 20-2: "Benim için kutsal metinler nerede, Öz-bilgisi nerede, zihnin nesnelerden arınmışlığı nerede? Memnuniyet nerede, arzulardan özgürlük nerede?"

Ayet 20-3: "Bilgi nerede, cehalet nerede? 'Ben' nerede, 'bu' nerede, 'benim' nerede? Esaret nerede, kurtuluş nerede? Benim doğamın bir niteliği nerede?"

Ayet 20-4: "Başlangıçtaki eylemler (prārabdha karma) nerede, yaşamı boyunca kurtuluş (jīvanmukti) nerede, bedensiz kurtuluş (videha-kaivalya) nerede?"

Ayet 20-5: "Yapıcı nerede, tadıcı nerede? Faaliyetin durması nerede, yükselmesi nerede? Doğrudan algı nerede, sonuç nerede?"

Ayet 20-6: "Dünya nerede, kurtuluşu arayan nerede? Yogi nerede, bilge nerede? Esir nerede, özgür nerede?"

जनक उवाच (Janaka Dedi ki):

Ayet 20-7: "Dünya nerede, kurtuluşu arayan nerede, yogi nerede, bilge nerede? Esir nerede, özgür nerede? Ben, kendi ikiliksiz doğamdayım."

Ayet 20-8: "Yaratılış nerede, yok oluş nerede? Amaç nerede, aracı nerede? Arayan nerede, ulaşılacak yer nerede? Ben, kendi ikiliksiz doğamdayım."

Ayet 20-9: "Bilen nerede, bilme aracı nerede? Bilinen nesne nerede, bir şeyin kanıtı nerede? Herhangi bir şey nerede? Ben, her zaman lekesiz olan kendi doğamdayım."

Ayet 20-10: "Dikkat dağınıklığı nerede, konsantrasyon nerede? Bilgi nerede, yanılgı nerede? Sevinç nerede, keder nerede? Ben, eylemsiz olan kendi doğamdayım."

Ayet 20-11: "Dünyevi yaşam nerede, en yüce gerçeklik nerede? Mutluluk nerede, mutsuzluk nerede? Ben, düşüncesiz olan kendi doğamdayım."

Ayet 20-12: "Yanılsama (Māyā) nerede, dünyevi varoluş (samsāra) nerede? Bağlılık veya bağlılıktan kopuş nerede? Canlı varlık (jīva) nerede, Brahman'a özgü doğa nerede? Ben, her zaman lekesiz olan kendi doğamdayım."

Ayet 20-13: "Faaliyet veya hareketsizlik nerede? Kurtuluş veya esaret nerede? Ben, her zaman yerleşik, bölünmez ve kendi doğamdayım."

Ayet 20-14: "Öğreti nerede, kutsal metin nerede? Öğrenci nerede, öğretmen nerede? İnsanın en yüce amacı nerede? Ben, hayırlı olan (Śiva) ve sınırsız olan kendi doğamdayım."


इति अष्टावक्रगीता समाप्ता ॥ (iti aṣṭāvakragītā samāptā) Böylece Ashtavakra Gita sona erdi.

॥ ॐ तत्सत् ॥ (|| oṁ tat sat ||) Om, O Gerçektir.


Yorumlar

İlgili Diğer Yayınlar

Rafine Şekersiz Siyez Keki

Rafine şeker kullanmadan en eski un olan 10 bin yıllık unla, siyez unuyla kek yapalım mı? Rafine şeker yerine ne kullanmak lazım. Sunni tatlandırıcılar da en az şeker kadar zararlıyken geriye ne kalıyor?  Ya bal ve pekmez. Bal ısıyla temas edince toksik etki yaratıyor. Pekmezde zaten çok uzun süre kaynatılarak yapıldığı için bu etki maalesef mevcut. En iyisi soğuk sıkım pekmezler tüketmek. Aranırsa bulunuyor. Pekmezi de ısıya dayanıksız olması yüzünden kullanmıyorum pişirilecek tariflerde. Geriye şeker yerine kullanabileceğim çok fazla da seçenek kalmadı. Meyvenin kendi şekeri dışında.  Tatlandırıcı için olgun muz ve kuru dut kullandım. Hurma ya da kuru üzüm, gün kurusu kayısı da kullanılabilir. Fermente mutfağımda kullanılmayan malzemeler; Rafine tuz, Rafine şeker, Rafine endüstriyel un (organik ve tam buğday unu da olsa kullanmıyorum) Kabartma tozu, Şekerli vanilin, Kakao (yalnızca ham kakao kullanıyorum) Zeytin yağı, Hindistan cevizi yağı  ve tereyağ...

4/6 Yiyecekleri Sağlıklı Pişirme Yöntemleri

Fermantasyon ile Dönüşüm Sanatı İleri Dönüşüm Sanatı Fermantasyon 4. Bölüm İçten Dışa Detoks 6. Kısım Yiyecekleri Sağlıklı Pişirme Yöntemleri Detoks boyunca yediklerimiz kadar, onları nasıl hazırladığımız da önemlidir. Fermente edilmiş yiyeceklerin dışında kalan çiğ sebzeler ve meyvelerle beslenirken, bu yiyecekleri besin değerleri kaybolmadan hazırlamak önemlidir. Aslında yiyecekleri pişirme yöntemleri sadece detoks için gerekli değil, genel olarak sağlıklı beslememizin de kriterlerindendir. Pişirme yöntemi, sağlıklı bir yiyeceği zararlı bir yiyecek haline dönüştürebilir. Doğru yiyecekleri doğru pişirme teknikleriyle hazırlayarak maksimum faydaya ulaşırız. Örneğin kabak tüm sebzeler gibi bol lif ve vitaminler içeren sağlıklı ve faydalı bir sebzedir, bununla birlikte kabağı kızgın yağda kızartırsak faydasının önüne kızartmanın zararları geçebilir. Yiyecekleri pişirerek onların formlarını değiştiririz, kullandığımız pişirme yöntemleri bu formları belirler. Detoks boyunca sağlıklı yiyece...

Varlığın Derinliklerine Bir Yolculuk

  İçimizdeki Polis ve Özgürlüğün Aynası Hepimizin içinde tanıdık bir ses vardır; sürekli tetikte olan, yargılayan, denetleyen ve neyin "doğru" neyin "yanlış" olduğuna karar veren bir otorite. Bu sese genellikle içsel eleştirmen , vicdan ya da daha sert bir ifadeyle, içimizdeki "polis" deriz. Hayatımızı bu polisin gölgesinde yaşarız; onun onayını arar, kınamasından korkarız. Peki ya bu polis, gerçek bir otorite değil de, kimliğimizi gasp etmiş bir sahtekârsa? Bu yazı, sahte merkezin ötesindeki gerçek doğamızı keşfetmeye davet eder. Bu yolculuk, zihinsel bir egzersiz değil, varoluşun temel yapısını anlamaktır. Mutlak Zemin: Gerçek Tanık-Bilinç Her deneyimin, her düşüncenin, duygunun ve algının- üzerinde gerçekleştiği, bir "zemin" vardır. Bu zemin, gerçek Tanık-Bilinç'tir. O, her şeyin içinde olup bittiği saf, yargısız, kişisel olmayan Farkındalık alanıdır. O, bir "kişi" değildir. Bunu genellikle bir aynaya benzetebiliriz. Ayna, önünde...