Ana içeriğe atla

Ashtavakra Gita


 
Ashtavakra Gita

Türkçeye Çeviren: Ferda Uslu

Bölüm İndeksi

1. Bölüm: Öz'ün Bilgisi

  • Ashtavakra'nın Janaka'ya kurtuluşun, bilginin ve tutkusuzluğun doğasını açıkladığı temel öğretiler.

2. Bölüm: Aydınlanmanın Coşkusu

  • Janaka'nın, kendi gerçek doğasını (Öz'ü) idrak etmesiyle yaşadığı şaşkınlık ve mutluluk dolu ifadeleri.

3. Bölüm: Bilgeliğin Sınanması

  • Ashtavakra'nın, Janaka'nın anlayışını test etmek ve dünyevi arzuların anlamsızlığını vurgulamak için sorduğu sorular.

4. Bölüm: Bilgenin Yolu

  • Janaka'nın, kendini bilen bir kişinin (yogi) eylemlerinin ve dünyayla ilişkisinin sıradan insanlardan nasıl farklı olduğunu anlatması.

5. Bölüm: Zihnin Dinlenmeye Bırakılması (Laya)

  • Ashtavakra'nın, bedensel özdeşleşmeyi bırakarak zihnin kendi doğasında nasıl sükunete ereceğini öğütlemesi.

6. Bölüm: Bilginin Kesinliği

  • Janaka'nın, evrenin ve kendisinin doğası hakkındaki kesin bilgisiyle ne kabul edilecek ne de reddedilecek bir şey olmadığını beyan etmesi.

7. Bölüm: Sonsuz Okyanus ve Dalgalar

  • Janaka'nın, kendini sonsuz bir okyanusa, evreni ise gelip geçici dalgalara benzeterek etkilenmezliğini anlatması.

8. Bölüm: Esaret ve Kurtuluş

  • Ashtavakra'nın, esaret ve kurtuluşun yalnızca zihnin arzu ve beklentilerinden kaynaklandığını net bir şekilde açıklaması.

9. Bölüm: Feragat ve Kayıtsızlık

  • Ashtavakra'nın, tüm ikilikleri ve arzuları bilerek kayıtsız kalmanın ve her şeye feragat etmenin huzur getireceğini öğretmesi.

10. Bölüm: Tutkusuzluğun Huzuru

  • Ashtavakra'nın, dünyevi tutkuların ve arayışların yorgunluğundan kurtulup tutkusuzluğun getirdiği sükunete ermeyi anlatması.

11. Bölüm: Bilincin Değişmez Doğası

  • Ashtavakra'nın, varoluşun doğal akışını ve her şeyin temelindeki saf Bilinç'in değişmezliğini vurgulaması.

12. Bölüm: Öz'de Yerleşmek

  • Janaka'nın, tüm zihinsel ve fiziksel çabalardan yorulduktan sonra kendi içsel doğasında nasıl yerleşik hale geldiğini anlatması.

13. Bölüm: Mutluluğun Doğası

  • Janaka'nın, beklentilerden ve ikiliklerden arınarak her koşulda mutlulukla nasıl yaşanılacağını ifade etmesi.

14. Bölüm: Zihnin Boşluğu ve Huzur

  • Janaka'nın, doğası gereği zihni boş olan bilge kişinin sakinliğini ve kaygısızlığını betimlemesi.

15. Bölüm: Öz ve Yanılsama

  • Ashtavakra'nın, Öz'ün mutlak gerçekliğini ve evrenin bir yanılsama olduğunu kesin bir dille ifade ederek Janaka'yı teşvik etmesi.

16. Bölüm: Doğal Halde Kalmak

  • Ashtavakra'nın, kutsal metinleri okumanın veya ritüeller yapmanın ötesinde, her şeyi unutarak sadece kendi doğal halinde kalmanın önemini anlatması.

17. Bölüm: Özgürleşmiş Kişinin Nitelikleri

  • Ashtavakra'nın, kendini gerçekleştirmiş, her türlü ikiliğin ötesine geçmiş olan bilge kişinin özelliklerini ve davranışlarını tanımlaması.

18. Bölüm: Sükunet ve Mutlak Bilgi

  • Ashtavakra'nın, zihinsel dalgalanmaların ötesindeki mutlak sükunet halini ve bu halde yaşayan bilgenin yüz farklı durumunu şiirsel bir dille anlatması.

19. Bölüm: Kendi İhtişamında Yerleşmek

  • Janaka'nın, cehaletin tüm dikenlerini söküp attıktan sonra her türlü ikiliğin ötesinde, kendi mutlak doğasında nasıl yerleşik olduğunu beyan etmesi.

20. Bölüm: Mutlak İkiliksizlik

  • Janaka'nın, aydınlanmanın en son noktasından geriye bakarak; beden, zihin, dünya, esaret, kurtuluş gibi tüm kavramların kendi ikiliksiz doğasında nasıl yok olduğunu sorguladığı nihai ifadeleri.

Ashtavakra Gita: Metne Giriş ve Tanıtım

Ashtavakra GitaAdvaita Vedanta (İkiliksizlik) felsefesinin en saf, en doğrudan ve en tavizsiz metinlerinden biri olarak kabul edilir. Geleneksel olarak bilge Ashtavakra ile aydınlanma arayışındaki Mithila Kralı Janaka arasında geçen bir diyalog formunda yazılmıştır. Bu metin, diğer birçok kutsal metnin aksine, aşamalı ruhsal pratikler, ritüeller veya ahlaki kurallar üzerinde durmak yerine, okuyucuyu doğrudan nihai gerçeğin anlık idrakine davet eder.

Metnin Kökeni ve Yapısı

Eserin merkezinde iki ana figür bulunur:

  • Kral Janaka: Sadece dünyevi bir hükümdar değil, aynı zamanda "Videha" (bedensiz) olarak da bilinen, yani bedensel kimliğin ötesine geçmiş, ruhsal olarak son derece olgun bir arayışçıdır. Onun samimi ve derin soruları, metnin öğretilerinin ortaya çıkmasını sağlar.

  • Bilge Ashtavakra: İsmi "sekiz yerden eğri" anlamına gelen Ashtavakra, fiziksel görünümün ötesindeki bilgeliği ve ruhsal ustalığı simgeler. Onun cevapları, keskin, doğrudan ve şüpheye yer bırakmayacak niteliktedir.

Metin, Janaka'nın sorduğu üç temel soruyla başlar: "Bilgi'ye nasıl erişilir? Kurtuluş nasıl gerçekleşir? Tutkusuzluk'a nasıl ulaşılır?" Geriye kalan yirmi bölüm, Ashtavakra'nın bu sorulara verdiği kapsamlı ve derin cevaplardan ve Janaka'nın bu cevaplar sonucunda yaşadığı aydınlanma deneyiminden oluşur.

Mutlak İkiliksizlik (Advaita Vedanta)

Ashtavakra Gita'nın temelinde yatan öğreti, Advaita Vedanta'dır. Bu Bilgelik yolunun özü şudur:

  • Tek Gerçeklik: Var olan tek bir mutlak gerçeklik vardır ve bu, Brahman'dır (Yüce Bilinç).

  • Atman ve Brahman'ın Birliği: Bireysel ruh veya "benlik" olarak algılanan Ātman, aslında bu mutlak gerçeklik olan Brahman'dan farklı değildir. Yani, "Sen O'sun" (Tat Tvam Asi).

  • Dünyanın Yanılsama Doğası: Gördüğümüz, algıladığımız bu ayrı varlıklar ve nesnelerle dolu dünya (samsāra), temelinde bir yanılsamadır (Māyā). Tıpkı bir ipin loş ışıkta yılan olarak algılanması gibi, tek olan Brahman da cehalet nedeniyle çokluk olarak algılanır.

Ashtavakra, bu öğretiyi en yalın haliyle sunar. O'na göre, tüm acıların ve esaretin tek kaynağı, kendimizi bu gelip geçici beden-zihin organizmasıyla yanlış bir şekilde özdeşleştirmemizdir. Kurtuluş ise yeni bir şey elde etmek değil, zaten olduğumuz şeyi - yani saf, özgür, her şeyin tanığı olan Bilinç'i - yeniden hatırlamak ve idrak etmektir.

Metnin Ayırt Edici Özellikleri

  • Tavizsiz ve Doğrudan Yaklaşım: Metin, hazırlık aşamalarını atlar. Okuyucuya doğrudan, "Sen beden değilsin, zihin değilsin; sen saf Bilinç'sin," der.

  • Uygulama Yerine Anlayış: Ashtavakra, belirli bir yoga tekniği, meditasyon pratiği veya ritüel önermez. O'na göre kurtuluş, yapılacak bir eylemle değil, doğru bir anlayışla gerçekleşir. Esaret bir yanılsamadır ve yanılsamayı yok edecek tek şey bilgidir (Jñāna).

  • "Zaten Özgürsün" Mesajı: Metnin en devrimci mesajı budur. Esaretten kurtulmaya çalışan bir "ben" olmadığını, çünkü gerçek Benliğin hiçbir zaman esir olmadığını vurgular.

Sonuç olarak, Ashtavakra Gita, bir felsefi tezden çok, okuyucunun kendi gerçek doğasını görmesi için ayarlanmış bir aynadır. Zihinsel kavramların, kimliklerin ve arayışların ötesindeki mutlak sükuneti, huzuru ve özgürlüğü arayanlar için güçlü bir rehberdir. Metin, okuyucusundan inanmasını değil, doğrudan kendi varlığının hakikatini görmesini talep eder.

Ferda Uslu

Ashtavakra Gita

Bölüm 1

जनक उवाच Janaka Dedi ki;

1-1: "Ey Efendim! Bilgi'ye (Jñāna) nasıl erişilir? Kurtuluş (Mukti) nasıl gerçekleşir? Ve Tutkusuzluk'a (Vairāgya) nasıl ulaşılır? Lütfen bana bunu anlat."

अष्टावक्र उवाच Ashtavakra Dedi ki;

1-2: "Eğer kurtuluşu arzuluyorsan evlat, duyu nesnelerini (zevkleri) bir zehir gibi bırak. Hoşgörü, dürüstlük, merhamet, memnuniyet ve hakikati ise panzehir (nektar) gibi iç."

1-3: "Sen ne topraksın, ne su, ne ateş, ne hava, ne de boşluk (eter). Kurtuluş için, tüm bunların tanığı (Sākṣī) olan Bilinç (Chit) formundaki Kendini (Ātmā) bil."

1-4: "Eğer kendini bedenden ayırıp Bilinç'te dinlenirsen (yerleşirsen), işte o an mutlu, huzurlu ve esaretten kurtulmuş olacaksın."

1-5: "Sen Brahmin veya başka bir kasta, herhangi bir yaşam evresine (āśrama) ait değilsin. Sen, gözlerin algıladığı bir şey değilsin. Sen şekilsiz, her şeyin tanığısın—öyleyse mutlu ol."

1-6: "Doğruluk ve eğrilik, zevk ve acı zihne aittir; sana değil. Sen ne yapan ne de sonuçları tadansın. Sen her zaman özgürsün."

1-7: "Sen her şeyin tek Görücüsü'sün (Tanığısın) ve gerçekte her zaman özgürsün. Seni esir eden tek şey, başka bir şeyi görücü (tanık) olarak görmendir."

1-8: " 'Ben yapıcıyım (eylemde bulunanım)' şeklindeki egoizm yılanı tarafından ısırıldın. 'Ben yapıcı değilim' inancının panzehirini iç ve mutlu ol."

1-9: " 'Ben saf Bilinç'im' bilgisinin ateşiyle, cehaletin derin ormanını yak ve kedersiz olup mutlu yaşa."

1-10: "İpin yılan olarak hayal edildiği yerde mutluluk da o (hayal edilen) evrendir. Sen, mutlak mutluluk ve en yüce saadet olan O'sun. Mutlu yaşa."

1-11: "Kurtuluşun kendine ait olduğuna inanan özgürleşir, esaretin kendine ait olduğuna inanan ise esir kalır. 'Nasıl düşünürsen, öyle olursun' sözü bu dünyada gerçektir."

1-12: "Ātmā (Öz), tanıktır, her yerde mevcuttur, mükemmeldir, birdir, özgürdür, bilinçtir, eylemsizdir, bağlanmamıştır, arzusuzdur ve daima sakindir. Bir yanılsama nedeniyle dünyevi (samsārik) görünür."

1-13: " 'Ben, yansıyan benlik (egoyum)' şeklindeki yanılsamayı ve hem içteki hem de dıştaki şeyleri düşünmeyi bırakarak, değişmez, her şeyi kavrayan ve ikiliksiz olan Öz üzerine meditasyon yap."

1-14: "Evlat, bedene olan bağlılığın ve 'benim' hissinin tuzağında uzun zamandır esirsin. 'Ben Farkındalığım' kılıcıyla bu tuzağı kes ve mutlu ol."

1-15: "Sen bağlı değilsin, eylemsizsin, kendiliğinden aydınlıksın ve lekesizsin. Seni esir eden tek şey, (zihinsel) sükuneti (samādhi) arayışındır."

1-16: "Bu evren senin tarafından kaplanmıştır ve senin içinde dokunmuştur (var olmuştur). Sen gerçekte saf Bilinç'sin. Küçük bir zihne sahip olma."

1-17: "Sen arzusuz, değişimsiz, kendine yeten, huzur veren, derin zekalı ve sarsılmazsın; sadece Bilinç'e eğilimli ol."

1-18: "Görünür olanı gerçek-olmayan, görünmeyeni ise değişmez olarak bil; bu hakikat öğretisiyle tekrar bedenlenme ihtimali yoktur."

1-19: "Aynanın hem içinde hem de dışında yansıyan görüntünün olması gibi, en Yüce Olan (Parameśvara) da bu bedenin hem içinde hem de dışındadır."

1-20: "Her şeyi kaplayan boşluğun (uzayın) bir küpün hem içinde hem de dışında olması gibi, ezeli ve ebedi olan Brahman (HU) da tüm varlıklarda mevcuttur."

Bölüm 2

जनक उवाच Janaka Dedi ki;

2-1: "Gerçekte Ben lekesiz, sakin, doğanın ötesinde Bilincim. Bunca zamandır bir yanılsama tarafından aldatılmışım."

2-2: "Tek başıma bu bedeni aydınlattığım gibi, aynı şekilde bu evreni de aydınlatıyorum. Dolayısıyla ya tüm bu evren benimdir ya da gerçekte hiçbir şey benim değildir."

2-3: "Şimdi bedeni ve her şeyi terk etme ustalığı sayesinde En Yüce Öz (gerçek benliğim) ortaya çıkıyor.

2-4: "Dalgaların, köpüğün ve kabarcıkların sudan farklı olmaması gibi, Öz'den (Ātman) yayılan tüm bu evren de O'ndan farklı değildir."

2-5: "Tıpkı bir ipliğin incelendiğinde sadece iplik olarak görülmesi gibi, bu evren de düşünüldüğünde sadece Öz (Ātman) olarak görülür."

2-6: "Şeker kamışının suyundan yapılan şekerin tamamen o suyun tadıyla dolu olması gibi, benden yayılan bu evren de benimle doludur."

2-7: "Kendini bilmemekten dünya ortaya çıkar. kendini bilmekten ise artık ortaya çıkmaz. İpi bilmemekten dolayı yılan görünür; onu bilmekle ise görünmez."

2-8: "Işık benim gerçek doğamdır, ben ışıktan başka bir şey değilim. Evren parladığında, o parlayan yalnızca benim."

2-9: "Hayal edilmiş olan bu evren, cehalet nedeniyle, sedefte gümüşün görünmesi gibi, benim içimde beliriyor."

2-10: "Benden ortaya çıkan evren, bir dalganın sudan ortaya çıkıp suya geri dönmesi gibi, benim içimde çözülür."

2-11: "Çömleğin kilde, bileziğin altında olması gibi, bende yok olan evrene hayranım, hayranım!"

2-12: "Varlığıma Selam Olsun! Brahma'dan bir ot yığınına kadar tüm evren yok olsa bile benim bir yok oluşum yok; ben ebediyim."

2-13: "Varlığıma Selam Olsun! Bedenli olmama rağmen ikiliksizim. Ne bir yere giderim ne de gelirim, ama evreni kaplayarak var olurum."

2-14: "Varlığıma Selam Olsun! Benden daha yeteneklisi yoktur. Evrene bedensel olarak dokunmadan, onu sonsuz çağlar boyunca taşıyorum."

2-15: "Bilgi, bilinecek olan ve bilen—bu üçlü gerçekte var değildir; bunların cehalet nedeniyle üzerinde belirdiği O lekesiz varlık, Ben'im.

2-16: "İkiliğin kökü olan acının, görülen her şeyin gerçek dışı olduğunu bilmekten başka bir çaresi yoktur; ben, saf bilinç ve mutluluk formunda var olurum.

2-17: "Benim hiçbir şeyim yok ya da benim olan her şey, konuşmanın ve zihnin ulaşabildiği kadardır." 

2-18: "Benim için ne esaret var ne de kurtuluş; yanılsama dayanaksız kalmış ve sakinleşmiştir. Evren benim içimde yer alır; yine de hakikatte, o benim bile içimde değildir.

2-19: "İkiliğin kökü olan acı için başka bir çare yoktur. Görülen her şeyin gerçek dışı olduğunu bilerek, saf bilinç ve mutluluk formunda var olurum."

2-20: "Ben saf Bilinç'im, cehalet nedeniyle bana nitelikler (sınırlamalar) hayal edildi. Bunu sürekli düşünerek, tüm seçeneklerin ötesinde olan O'nda (Nirvikalpa) yerleşirim."

2-21: "Ne esaret kalmıştır benim için ne de kurtuluş; zira yanılsamanın kendisi dayanaksız kalarak sönmüştür."

2-22: "Bu beden ve evrenle birlikte benim hiçbir şey olmadığım sonucuna vardım. Ben, saf Bilinç'im. Mantıkla ne hayal edilebilir ki?"

2-23: "Beden, cennet, cehennem, esaret, kurtuluş ve korku, bunların hepsi yalnızca birer hayaldir. Saf Bilinç olan benim bunlarla ne işim olabilir ki?"

2-24: "İnsan topluluklarında bile ikiliği görmüyorum. Öyleyse benim için bir ormanla bir ev arasında ne fark olabilir ki?"

2-25: "Ben ne bedenim, ne de beden benimdir. Ben ne yaşayan varlığım (jīva), ne de saf Bilinç'im. Benim yaşama olan bağlılığım, gerçekten de benim esaretimdi."

2-26: "Sonsuz okyanus olan benim içimde, evren gemisi kendi doğasına göre oraya buraya savruluyor ama bu bende bir artışa veya azalışa neden olmuyor."

2-27: " Sonsuz okyanus olan benim içimde, yaşayan varlıklar (jīva) dalgaları ne kadar harika, yükseliyor, oynuyor, giriyor ve doğaları gereği yok oluyorlar."

Bölüm 3

अष्टावक्र उवाच Ashtavakra Dedi ki;

3-1: "Yok edilemez ve tek olan Öz'ü (Ātmā) gerçekten bildikten sonra, bilge birinin servet biriktirmeye nasıl bir arzusu olabilir ki?"

3-2: "Cehalet nedeniyle Öz'ü bilmeyen kişinin, duyu nesnelerine olan açgözlülüğü, sedefi bilmeyenin gümüşe meyletmesi, yanılgısına benzer."

3-3: "Evrenin, denizde dalgaların belirmesi gibi belirdiği O'nu (Öz'ü) bildikten sonra, neden zavallı biri gibi koşuşturursun ki?"

3-4: "O'nun saf Bilinç ve son derece güzel olduğunu duyduktan sonra bile, nasıl olur da şehvetli arzularla kirlenip alçalabilirsin?"

3-5: "Tüm varlıklarda Öz'ün olduğunu ve Öz'de de tüm varlıkların olduğunu bilen bir bilgenin (muni), bireysel benlik hissine bağlı kalması ne kadar şaşırtıcı."

3-6: "En yüce ikiliksizliğe (Advaita) sığınan ve kurtuluşa odaklanmış birinin, şehvetin baskısı altına girerek rahatsız edilmesi ne kadar şaşırtıcı."

3-7: "Yaşlılığın yaklaştığını bilen şehvet düşkününün, şehvetli arzusunun hala devam etmesi ne kadar şaşırtıcı."

3-8: "Hem bu dünyaya hem de ötesine karşı ilgisiz olan, ayrım yapabilen ve kurtuluşu arzulayan birinin, kurtuluştan korkması ne kadar şaşırtıcı."

3-9: "Sürekli olarak zevk peşinde koşan ve acı çeken bilge (dhīra), ne verir ne de alır, sadece Öz'de memnuniyet bulur."

3-10: "Kendi bedeninin eylemlerini, başka birinin bedeniymiş gibi gören yüce ruhlu birisi, övgüden veya yergiden nasıl etkilenebilir ki?"

3-11: "Bu evreni bir yanılsama olarak gören ve ona olan ilgisini yitirmiş olan bilge, ölüm yaklaşırken bile nasıl korkabilir ki?"

3-12: "Beklentisiz bir zihne sahip olan yüce ruhlu kişi için, hayal kırıklığı olmayan Öz ile kimin kıyaslaması yapılabilir ki?"

-3-13: "Doğası gereği nesnelerin hiçbirinde bir şey görmeyen bilge, neden 'bu yapıldı' veya 'bu yapılmadı' diye düşünsün ki?"

Bölüm 4

जनक उवाच Janaka Dedi ki;

4-1: "Ah! Kendini bilen, dünyevi oyununu oynarken, samsara'nın şaşkın yük hayvanlarıyla hiç benzerliği yoktur."

4-2: "Brahma ve diğer tanrıların bile şiddetle arzuladığı o makamda yerleşik olan yogi, (buna rağmen) hiçbir bir sevince-heyecana kapılmaz."

4-3: "Erdem ve erdemsizliğin dokunuşu, gökyüzüne dokunamaması gibi, Öz'ün kalbine de dokunamaz."

4-4: "Bu dünyayı kendisi olarak bileni, istediği gibi yaşamaktan kim alıkoyabilir?"

4-5: "Brahma'dan bir ot çöpüne kadar, dört türdeki tüm varlıklara karşı arzu ve nefretten arınma gücü, sadece O'nu bilendedir."

4-6: "Öz'ünü ikiliksiz ve evrenin efendisi olarak bilen kişi nadirdir. O, bildiği her ne ise onu yapar ve hiçbir şeyden asla korkmaz."


Bölüm 5

अष्टावक्र उवाच Ashtavakra Dedi ki;

5-1: "Sen safsın, hiçbir şeye bağlı değilsin, neyin ötesine geçmek istiyorsun ki? Bedeninle birleşmeyi (özdeşleşmeyi) bırakarak, (bilincin) Huzur bul (Laya)."

5-2: "Evren senden doğar, tıpkı okyanustan köpüğün doğması gibi. Öz'ün bir olduğunu bilerek, Huzur bul (Laya)."

5-3: "Gözle görülen bu evren, gerçekte var olmadığı için ipin yılan gibi görünmesine benzer. Sen safsın. Öyleyse Huzur bul (Laya)."

5-4: "Mutlulukta ve mutsuzlukta aynı olan, umut ve hayal kırıklığında aynı olan, yaşam ve ölümde aynı olan sen, mükemmelsin. Huzur bul (Laya)."

Bölüm 7

जनक उवाच Janaka Dedi ki;

7-1: "Sonsuz okyanus olan benim içimde, evren gemisi kendi iç rüzgarıyla (prāna) oradan oraya savrulur, fakat ben bundan etkilenmem."

7-2: "Sonsuz okyanus olan benim içimde, evren dalgası doğal olarak yükselsin veya yok olsun; bende ne bir artış olur ne de bir azalış."

7-3: "Sonsuz okyanus olan benim içimde, evren sadece bir hayaldir (vikalpanā). Ben son derece sakin ve şekilsizim; sadece O'nda var olurum."

 7-4: "Öz, nesnelerde değildir ve nesneler de sınırsız ve lekesiz olan O'nda değildir. O, sakindir, beklentisizdir ve bağlanmamıştır."

7-5: "Ben sadece saf Bilinç'im (cinmātra). Bu evren bir sihirbazın gösterisi gibidir. Öyleyse benim için, hayal edilen şeylerden neyi kabul edip neyi reddedeceğim?"

Bölüm 8

अष्टावक्र उवाच Ashtavakra Dedi ki;

8-1: "Zihnin arzulaması, kederlenmesi, reddetmesi, kabul etmesi, sevinmesi veya öfkelenmesi esaretin ta kendisidir."

 8-2: "Zihnin arzu etmemesi, kederlenmemesi, reddetmemesi, kabul etmemesi, sevinmemesi veya öfkelenmemesi, itmemesi ya da çekmemesi ise kurtuluşun ta kendisidir."

8-3: "Zihin herhangi bir duyu nesnesine takılıp kalması esarettir.  Zihin hiçbir duyu nesnesine takılı kalmadığında ise kurtuluş."

8-4: " 'Ben' (ego) olduğunda esaret-bağlanma, 'ben' olmadığında ise kurtuluş vardır. Bunu bilerek, hiçbir şeyi, ne kabul et, ne de reddet."


Bölüm 9

अष्टावक्र उवाच Ashtavakra Dedi ki;

9-1: "Yapılmış" ve "yapılmamış"—bu iki zihinsel çalkantı kimin için son bulur ki? Kişi olmadığı gerçeğini bilerek, burada ve şimdi, kayıtsız kalarak, feragat ve yükümlülüklerin ötesine geç."

 9-2: "Ey evlat! Yaşama, zevke ve bilmeye yönelik arzusu sönmüş olan ne kadar nadir ve şanslıdır."

 9-3: "Şüphesiz bütün bunlar geçicidir, üç türlü acıyla lekelenmiştir, özden yoksundur, kınanmıştır ve terk edilmeye layıktır; bunu kesin olarak bilen kişi sükunete erer."

9-4: "İnsanlar için ikiliğin var olmadığı bir zaman veya çağ var mıydı? Bütün bunları bilerek, beklentisiz ol ve eline geçenden memnun ol."

 9-5: "Büyük bilgelerin, azizlerin ve yogilerin farklı farklı görüşleri vardır. Bunu kesin olarak bilerek, kim feragate (tarafsızlığa) ulaşmaz ki?"

9-6: "Feragat ve dinginlik yoluyla Bilincin doğasını doğrudan bilen bir guru, insanı samsaradan (dünyevi varoluştan) kurtarmaz mı?"

9-7: "Sen, unsurların dönüşümlerini hakikatiyle sadece unsurlar olarak gör; o anda esaretten kurtulmuş olacak ve kendi doğanda yerleşeceksin."

 9-8: "Arzular samsaranın (dünyevi varoluşun) ta kendisidir. Bütün bunları bilerek, onlardan feragat et. Arzulardan vazgeçmek, dünyadan vazgeçmektir. Şimdi olduğun gibi ve olduğun yerde kalabilirsin."


Bölüm 10

अष्टावक्र उवाच Ashtavakra Dedi ki;

10-1: "Düşmanın olan arzu ve kârı; fesatla dolu olan serveti; ve bu ikisinin de sebebi olan erdemli eylemleri bir kenara bırakarak, her şeye karşı kayıtsız ol."

10-2: "Dostları, mülkleri, eşleri ve diğer servetleri bir rüya veya üç-beş günlük bir sihirbazlık gösterisi gibi gör."

10-3: "Nerede bir tutku varsa, bil ki orası samsaradır. Sağlam bir tutkusuzluk haline sığınarak, arzulardan arınmış bir mutluluğa eriş."

 10-4: "Tutkunun kendisi esarettir; onun yok edilmesi ise kurtuluş (mokṣa) olarak adlandırılır. Dünyaya bağlanmamakla, sürekli bir mutluluk hali elde edilir."

 10-5: "Sen birsin, bilinçli ve safsın; evren ise bilinçsiz ve sahtedir. Cehaletin kendisi bile bir hiçtir. Öyleyse neyi bilme arzusu olabilir ki?"

10-6: "Krallık, çocuklar, eşler, bedenler, zevkler—bunları hayatlar boyu bağlanmana rağmen kaybettin."

10-7: "Yeter artık servetle, arzuyla ve hatta iyi amellerle uğraştığın. Zihin, samsaranın bu çorak topraklarında sükunet bulamadı."

10-8: "Kaç hayat boyunca bedeninle, zihninle ve konuşmanla bu acı verici ve yorucu eylemi sürdürdün; bırak, o eylem artık son bulsun."

Bölüm 11

अष्टावक्र उवा-च Ashtavakra Dedi ki;

 11-1: "Varoluş, yok oluş ve diğer değişimler, kendi doğaları gereğidir. Bunu kesin olarak bilerek, rahatsız olmadan ve kaygısızca kendi doğanda yerleş."

11-2: "Her şeyin yaratıcısı Rab'dir, burada başka (yaratıcı) yoktur" diye kesin olarak bilen ve tüm beklentileri kendi içinde erimiş olan kişi, sakindir ve hiçbir şeye bağlanmaz."

11-3: "Musibetlerin ve servetlerin, sadece kendi zamanında, kaderden kaynaklandığını kesin olarak bilen, duyuları yatışmış ve kendi doğasında yerleşik olan, ne bir şey arzular ne de kederlenir.

11-4: "Mutluluğun, mutsuzluğun, doğumun ve ölümün sadece doğal seyrinden kaynaklandığı kesinliğine sahip olan; ulaşılacak bir hedef görmeyen ve çabasız olan kişi, eylem halinde bile bağlanmaz."

11-5: "Acının düşünceden ibaret olduğunu fark eden, kaygıdan kurtulur, mutlu, huzurlu ve tüm arzulardan arınmış olur."

11-6: " 'Ben beden değilim, ne de beden benimdir. Ben saf farkındalığım. Bunu kesin olarak bilerek ve yapılmış ya da yapılmamış olanı hatırlamayarak, mutlak yalnızlık haline erişilir."

11-7: "En Yüceden, en küçük olan bir ot çöpüne kadar, her şey yalnızca benim. Bunu kesin olarak bilerek, kişi arınmış, huzurlu ve seçeneklerin ötesinde olur."

11-8: "Bu çeşitli ve şaşırtıcı evrenin bir 'hiç' olduğunu kesin olarak bil. Kişi böylece arzulardan arınır, saf farkendalık haline gelir ve mutlak sükunete kavuşur."


Bölüm 12

जनक उवाच Janaka Dedi ki;

12-1: "Önce fiziksel eylemlerden, sonra uzun konuşmalardan ve son olarak da düşünmekten yoruldum. İşte bu şekilde, şimdi huzur buldum."

12-2: "Ses gibi (duyu nesnelerine) karşı bir haz duymamam ve kendim'de bir algı nesnesi olmamam nedeniyle, zihnim dikkat dağıtıcı şeylerden arınmış ve tek bir noktaya odaklanmıştır."

12-3: "Yanlış özdeşleşme, konsantrasyon çabası gibi durumlarda, zihinsel faaliyet devam eder. Bunu bilerek, şimdi huzur buldum."

12-4: "Ne reddedilecek ne de kabul edilecek bir şeyin olmaması ve neşe ile kederin yokluğu nedeniyle, Ey Brahman, Öz'de yerleşiğim."

12-5: "Hayatın bir aşaması ya da aşamasızlık, meditasyon ya da zihinsel kısıtlamaların terk edilmesi—bunları zihnim için birer dikkat dağıtıcı olarak görerek, Öz'de yerleşiğim."

उवाच (Janaka Dedi ki):

12-6: "Eylemleri idrak etmek Öz'ün doğası gereğidir. Öyleyse ne yapayım ki? Düşünülemez olanı düşünmek zihnin doğasıdır. Onu bile terk ettim."

12-7: "Düşünülemez olanı düşünmeye çalışmak onu zihinsel bir forma getireceğinden, düşünme halini de terk ederek, işte bu saf haldeyim."

12-8: "Bu hali her kim gerçekleştirmişse, o muradına ermiştir; her kimin doğal hali buysa, o da muradına ermiştir."

Bölüm 13

जनक उवाच Janaka Dedi ki;

13-1: "Hiçbir şeye sahip olmama hali olan o içsel huzur, sadece bir peştamal giyildiğinde bile elde edilmesi zordur; bu nedenle ben, hem terk etmeyi hem de kabul etmeyi geride bırakarak mutlulukla yaşarım."

13-2: "Kimi zaman bedenin bir yorgunluğu, kimi zaman dilin bir sıkıntısı, kimi zaman da zihnin; Bütün bunları geride bırakarak, insanın en yüce amacında yerleşmiş olarak mutlulukla yaşarım.

13-3: "Gerçekte hiçbir eylemin yapılmadığını" idrak ederek, o anda önüne her ne çıkarsa çıksın, onun mutlulukla tadını çıkarırım."

13-4: "Birleşme ve ayrılmadan kaynaklanan sevinç, keder ve benzerleri gitmiştir; bunu böyle bilerek ve kendi doğamda yerleşik olarak, hayat o an karşıma ne çıkarırsa onu yaşarım."

13-5: "Ayakta durmak, yürümek ya da uyumak; benim için bir durum ya da kazanç sağlamaz. Bu kesinlik sayesinde hiçbir yere veya duruma bağlanmadan yaşarım."

13-6: "Uykudayken bir kaybım olmadığı gibi, çabalarken de bir başarım yoktur; bu nedenle kayıp ve kazancı geride bırakarak, mutlulukla yaşarım."

13-7: "Mutluluk ve mutsuzluk, varlık ve yokluk gibi hallerin (doğasını) tekrar tekrar gözlemleyerek ve onlara kayıtsız kalarak, kendi doğamda ve mutlulukla yaşarım.

Bölüm 14

जनक उवाच (Janaka Dedi ki):

14-1: "Doğası gereği zihni boş olan ve sadece dalgınlıkla bir şeyler düşünen o kişi, şüphesiz, yeni uyanmış gibi, hatıraları eriyip gitmiş biridir."

14-2: "Zihnim eriyip gittiğinden, ne servetim, ne dostlarım, ne duyu nesneleri denen o hırsızlar, ne Kutsal metinler ve de bilgi kalır."

14-3: "Tanık Rab, En Yüce bilindiğinde, bende artık kurtuluşa ya da esarete dair ne bir beklenti ne de bir kaygı doğar."

14-4: "İçi zihinsel kurgulardan boş olan ve dışarıda kendi iradesiyle özgürce davranan bilge kişinin o halini, şaşkın biri gibi görünse de, ancak onun gibi olanlar bilir."

Bölüm 15

अष्टावक्र उवाच Ashtavakra Dedi ki;

15-1: "Saf zihinli kişi, en yalın bir öğretiyle bile muradına erer; diğeri ise, hayatı boyunca araştırsa da, o konuda aklı karışmış halde kalır."

15-2: "Duyu nesnelerinden hoşlanmamak kurtuluştur (mokṣa); duyu nesnelerine karşı duyulan tutku ise esarettir. Bilgi budur. Şimdi dilediğini yap."

15-3: "Bu hakikat bilgisi, usta bir konuşmacıyı, bilgeyi ve çok enerjik bir kişiyi bile suskun, eylemsiz ve miskin bir hale getirir; bu nedenle, haz peşinde koşanlar ondan kaçınır."

15-4: "Sen beden değilsin, ne de beden senindir. Sen ne deneyimleyen ne de yapansın. Sen, daima tanık olan, beklentisiz bilinç-doğasındasın; mutlulukla yaşa."

15-5: "Arzu ve nefret, zihnin nitelikleridir; zihin ise senin değildir. Sen, kavramların, seçeneklerin ötesinde, doğası saf farkındalık olan ve değişmeyensin; mutlulukla yaşa."

15-6: "Tüm varlıklarda kendini ve kendinde tüm varlıkları bilerek; "benim" deme takıntısından ve egodan arınmış olarak mutlu ol."

15-7: "Bu evren, dalgaların okyanusta ortaya çıktığı gibi sende belirir. "O, ben'im" diye idrak ettiğin halde, neden hala bir ikilik zihniyetiyle çabalıyorsun?"

15-8: "Güven, evlat, güven! Bu konuda yanılgıya düşme. Sen, doğası saf farkındalık olan, maddenin ötesindeki Öz ve Yüce Rab'sin."

15-9: "Niteliklerle (guna) çevrelenmiş olan beden gelir ve gider. Öz (Ātmā) ne gelir ne de gider. Öyleyse neden beden için yas tutasın ki?"

15-10: "Beden, ister bir evrensel çağın sonuna kadar kalsın, isterse hemen şimdi yok olup gitsin; Bilinç-doğasında olan senin gibi yüce bir ruh için ne bir kazanç ne de bir kayıp vardır."

15-11: "Senden ibaret olan o büyük okyanusta, evren dalgası kendi doğası gereği ister yükselsin, ister yok olsun; senin için ne bir artış ne de bir azalış vardır."

15-12: "Evlat, senin doğan saf bilinç ve bu dünya senden ayrı değildir. Öyleyse, onu terk edecek ve kabul edecek kim olabilir, nasıl ve nerede?"

15-13: "Ben; Bir, değişmez, sakin, lekesiz ve sonsuz bir Bilinç-boşluğuyum. Öyleyse doğum, eylem ve dahi ego nereden ortaya çıksın?"

15-14: "Gördüğün her ne ise, o yalnızca sensin. Bilezikler, halhallar ve kolda takılan bilezikler altından farklı mıdır ki?"

15-15: " 'Bu benim', 'Ben o değilim' gibi ayrımları bırak. 'Her şey Öz'dür' diye kesin olarak bilerek, arzusuz ve mutlu ol."

15-16: "Senin cehaletinle evren var olur. Gerçekte sen birsin. Senden başka ne dünyevi (samsārik) ne de dünyevi olmayan (asamsārik) bir varlık vardır."

15-17: "Yanılsamadan başka bir şey olmayan bu evrenden ne kork ne de ona sığın. Beklentisiz, sarsılmaz, saf Bilinç olarak kal."

15-18: "Ne esaretin ne de kurtuluşun olduğu, ne de zihnin sakinleştiği O'nda mutlu ol. Mutlu dolaş."

15-19: "Zihnini, kabul ve ret düşünceleriyle çalkalama; sakinleşerek, mutluluğun ta kendisi olan kendi Öz'ünde mutlulukla kal."

15-20: "Meditasyonu bile tamamen terk et, zihninde hiçbir şey tutma. Sen Öz'sün ve şüphesiz özgürsün; (daha fazla) düşünüp taşınarak ne yapacaksın ki?"

Bölüm 16

अष्टावक्र उवाच Ashtavakra Dedi ki;

16-1: "Evlat, istersen çeşitli kutsal metinleri defalarca anlat veya dinle; yine de her şeyi unutmadıkça, kendi doğanda huzur bulamazsın."

16-2: "Ey bilgili kişi, istersen hazla, istersen eylemle, istersen de meditasyonla meşgul ol; yine de zihnin, tüm beklentilerden arınmadıkça huzur bulmayacaktır."

 16-3: "Çaba sarf eden herkes acı çeker, ama bunu kimse bilmez. Bu basit öğretiyle kutsanmış olan kişi sükunete kavuşur."

16-4: "Usta, sevgili, çocuk ya da her şeyin bir "hiç" olduğunu görerek, sarsılmaz bir kararlılıkla (tüm bunlardan) geri çekilen bilge, asla sarsılmaz."

16-5: " Zihin, "bu yapıldı, bu yapılmadı" gibi ikiliklerden ne zaman kurtulursa, o zaman erdeme, servete, arzuya ve hatta kurtuluşa karşı bile kayıtsız hale gelir."

16-6: "Feragat eden, duyu nesnelerinden tiksinti duyar; arzu dolu olan ise onlara düşkündür. Kabul ve reddedişin ötesinde olan özgür kişi, ne feragat etmiştir ne de arzu doludur."

16-7: "Arzu dolu kişi, acıdan kaçma isteğiyle faaliyete geçer. Ancak ikiliklerin ötesinde olan bilge, bir çocuk gibi, ne böyle davranır ne de başka türlü."

16-8: "Faaliyetten arzu, eylemsizlikten ise tiksinti doğar; ikiliklerin ötesinde olan bilge, bir çocuk gibi, işte bu halde yerleşiktir."

16-9: "Arzu dolu kişi, acıdan kaçma isteğiyle dünyevi varoluşu terk etmek ister; arzulardan arınmış ve ikiliksiz olan uyanmış kişi ise, onun içinde olmaktan acı çekmez."

16-10: "Kim ki kurtuluşa dair bir iddiaya ve aynı şekilde bedene dair bir sahiplenme duygusuna sahipse, o ne bir bilgedir ne de bir yogi; o, sadece acıdan payını alandır."

16-11: "Öğretmenin bizzat Şiva, Vişnu veya hatta Brahma'nın kendisi bile olsa; yine de her şeyi unutmadıkça, kendi doğanda huzur bulamazsın."

Bölüm 17

अष्टावक्र उवाच Ashtavakra Dedi ki;

17-1: "İşte o kişi tarafından bilginin ve yoganın meyvesi elde edilmiştir ki; o, tatmin olmuş, duyuları arınmış halde, daima tek başına (kendi içinde) keyif sürer."

17-2: "Sallakī ağacının filizlerinden hoşlanan bir filin, acı Nimba yapraklarından zevk almaması gibi, kendi Öz'ünde keyif bulan kişiyi de duyu nesneleri asla sevindiremez."

17-3: "Hazlara karşı ilgisini yitirmiş olan artık onları arzulamayan ve hazların yokluğuna da ilgi duymayan bilge, (bu iki kutbun da dışındadır ve) sıradan insanlarla bir değildir."

17-4: "Kendi (ayrı) bir doğası kalmamış olan yogi için, terk edilecek veya kabul edilecek şey nedir, nerededir? Şaşılacak şey veya sevinç nerede olabilir ki?"

17-5: "Yüce gönüllü kişi için; erdem, servet, arzu ve kurtuluş, yaşam ya da ölüm; hiçbirinde ne kabul edilecek ne de reddedilecek bir şey vardır."

17-6: "Din, servet, arzu ve kurtuluş hakkında düşünen kişi, yaşamda veya ölümde ne bir şey alır ne de bir şey terk eder."

17-7: "Bu bilgiyle muradına ermiş ve elde edilecek tüm meyveleri elde etmiş olan uyanmış kişi, en yüce huzurda yerleşiktir. Samsaradan asla acı çekmez."

17-8: "Görerek, işiterek, dokunarak, koklayarak, yiyerek, alarak, konuşarak ve yürüyerek; istenen ve istenmeyen (Zihinsel) kurtulmuş olan (bilge), özgürce keyif sürer."

17-9: "Dünyevi varoluş okyanusu kuruyup gitmiş olanın bakışı boştur, çabası anlamsızdır ve duyuları etkisizdir; (onun için) ne bir arzu ne de bir feragat vardır."

17-10: "Ne uyanıktır ne de uykuda, ne gözlerini kapatmış ne de açmış... İşte bu, her şekilde özgürleşmiş olan kişinin durumudur."

17-11: "Her yerde huzurlu, her yerde kusursuz, her yerde tüm arzulardan arınmış... İşte bu, özgürleşmiş olan kişinin her yerde parlamasıdır."

17-12: "Görerek, işiterek, dokunarak, koklayarak, yiyerek, alarak, konuşarak ve yürüyerek; yüce gönüllü kişi, gerçekte, çabalıyor gibi görünse bile şüphesiz özgürdür."

17-13: "Özgürleşmiş kişi ne yerer ne de över; ne sevinir ne de öfkelenir; ne verir ne de alır ve her durumda kayıtsızdır."

17-14: "İster arzu dolu bir kadını görsün, isterse kapıya dayanmış ölümü; yüce gönüllü kişi sarsılmaz bir zihinle kendi doğasında yerleşiktir ve şüphesiz özgürdür."

17-15: "Her şeyi bir gören bilge için mutluluk ve mutsuzlukta, erkek ve kadında, refah ve felakette hiçbir ayrım yoktur."

17-16: "Dünyevi varoluşu sona ermiş olan kişide ne şiddet ne merhamet, ne kibir ne acizlik, ne şaşkınlık ne de zihinsel bir çalkantı vardır."

17-17: "Duyu nesnelerinden nefret eden de, hazlara arzu duyan da özgür değildir; zihni bağlanmamış olan ise, daima, elde edileni de edilmeyeni de (sakinlikle) karşılar."

17-18: "Mutlak yalnızlıkta (Kaivalya) yerleşmiş gibi olan, boş zihinli kişi; çözüm ve çözümsüzlük, faydalı ve zararlı gibi zihinsel kurguları bilmez."

 17-19: "Benim" deme duygusundan ve egodan arınmış ve "hiçbir şey yoktur" diye kesin olarak bilen bilge, tüm arzuları içinde erimiş olduğu için, eylemde bulunsa bile (gerçekte) bir şey yapmaz."

17-20: "Zihnin aydınlanması, kafa karışıklığı, rüya ve atalet gibi hallerden arınmış olan bilge, tarif edilemez bir duruma ulaşarak zihnen özgürleşmiş olur."

Bölüm 18

अष्टावक्र उवाच Ashtavakra Dedi ki;

18-1: "Yanılsamanın bir rüya gibi idrak edildiğinde; doğası mutluluk olan, sakin ve aydınlık O'na selam olsun."

18-2: "İnsan, tüm servetleri biriktirerek bol bol haz elde edebilir; ama her şeyden tam bir feragat olmaksızın, mutlu olamaz."

18-3: "İçi, kavurucu güneş alevleri gibi "yapılması gerekenler" acısıyla yanan kişi için, mutlak sükunet nektarının bereketli sağanağı olmaksızın mutluluk nerededir?"

18-4: "Bu varoluş sadece bir zihinsel kurgudur, gerçekte o bir hiçtir. Zihni varlık ve yokluk ayrımı yapanların bile, öz-doğası için bir yok oluş söz konusu değildir."

18-5: "Kendi Öz'ün ne uzaktadır ne de bir çabayla elde edilebilir; o, kavramların ötesindedir, çabasızdır, değişimsizdir ve lekesizdir."

18-6: "Görünenin ötesinde, formsuz ve değişimsiz olarak kendi gerçek doğanda yerleş; (artık senin için) esaret veya kurtuluş yanılsaması nasıl var olabilir ki?"

18-7: "Hakikati idrak ederek aklını sabit kılan ve sonra (o aklı bile) terk eden yüce ruh, özgürdür, mutlak yalnızlıktadır; onun için dünyevi kaygılar yoktur."

18-8: "Öz'ün Brahman olduğunu, varlık ve yokluğun ise sadece birer kurgu olduğunu kesin olarak bilen arzusuz kişi, (daha fazla) neyi bilebilir, neyi söyleyebilir ve neyi yapabilir ki?"

18-9: "Her şey Öz'dür" diye kesin olarak bilerek sessizliğe bürünmüş olan o yoginin, "bu benim, bu ben değilim" gibi zihinsel kurguları eriyip gitmiştir."

18-10: "Zihni tamamen sakinleşmiş olan yogi için ne bir ayrım ne bir odaklanma, ne aşırı bir anlayış ne bir cehalet, ne mutluluk ne de mutsuzluk vardır."

18-11: "Doğası gereği seçeneklerin ötesinde olan yogi için; Kendi krallığında ya da dilencilikte, kazançta ya da kayıpta, insanlar arasında ya da ormanda olmanın bir farkı yoktur."

18-12: "Bu yapıldı, bu yapılmadı" gibi ikiliklerden kurtulmuş olan yogi için, erdem nerede, arzu nerede, servet nerede ve ayrımcılık bilgeliği nerede?"

18-13: "Yaşamı boyunca özgürleşmiş olan yogi için, yapılması gereken hiçbir şey veya kalpte bir arzu yoktur; o, sadece burada, hayat nasıl gelirse öyle yaşar."

18-14: "Tüm niyetlerin sınırında dinlenmekte olan o yüce ruh için; yanılsama nerede, evren nerede, tefekkür nerede ve kurtulmuşluk hali nerede?"

18-15: "Bu evreni her kim gördüyse, "o yoktur" desin. Arzulardan arınmış olan ne yapsın ki? O, görmesine rağmen görmez."

18-16: "En Yüce Brahmay'ı her kim gördüyse, "Ben Brahma'yım" diye düşünebilir. ikiliği görmeyen ve düşünceden arınmış olan, neyi düşünsün ki?"

18-17: "Zihninin çalkantısını gören kişi, onu dizginlemeye çalışır. Yüce ruh ise zaten çalkantılı değildir; ulaşılacak bir hedefi olmadığından, yapacak bir şeyi yoktur."

18-18: "Sıradan insanlar gibi davranıyor görünse de, bilge aslında dünyadan farklıdır. O, kendi içinde ne bir konsantrasyon, ne bir dikkat dağınıklığı, ne de bir leke görmez."

18-19: "Varlıktan ve yokluktan arınmış, tatmin olmuş, arzusuz olan o bilge, halkın gözünde ne kadar eylemde bulunsa da, onun tarafından yapılmış hiçbir şey yoktur."

18-20: "Bilge kişinin, ne faaliyete ne de eylemsizliğe dair bir ısrarı yoktur. O an yapılması gereken her ne ise onu yapar ve mutlulukla kendi halinde yerleşir."

18-21: "Kendi ayrı bir doğası olmayan, desteksiz, özgür ve bağlarından kurtulmuş olan bilge, nedensellik rüzgarıyla süzülen ölü bir yaprak gibi hareket eder."

18-22: "Bu varoluş döngüsünün dışına çıkmış olanın ne bir sevinci ne de bir kederi vardır; O, sakin bir zihinle, ayın ışığı gibi parlar."

18-23: "Ne sevinci ne üzüntüsü, ne de bir arzusu vardır. Öz'de dinlenen, sakin ve lekesiz bir zihinle her yerdedir."

18-24: "Kendi doğası gereği sakin bir zihne sahip olan bilge, ne bedeni, ne duyuları, ne de zihni önemser."

18-25: "Ne yapılmış ne de yapılmamış bir şey... İşte bu, düşünceleri durmuş olan kişinin durumudur."

18-26: "Ne başlangıcı ne de sonu olan, ne genç ne de yaşlı... İşte bu, yaşamı boyunca özgürleşmiş olan, şanlı ve mutlu kişinin durumudur."

18-27: "Çeşitli düşüncelerden bitkin düşen bilge, mutlak dinlenmeye varmıştır; (artık o) ne kurgular, ne bilir, ne işitir, ne de görür."

18-28: "Ne fakir ne zengin, ne de bir şeyin sahibi... İşte bu, gören, dokunan ve duyan yüce ruhtur."

18-29: "Ne beklentisi ne de beklentisizliği olan, ne de bir arzusu... O, hiçbir şey yapmadan, hiçbir şey elde etmeden yaşar."

18-30: "Ne uykulu ne de uyanık, ne şüpheci ne de şüphesiz... İşte bu, zihni erimiş olan özgürleşmiş kişidir."

18-31: "Her ne kadar aktif olsa da hareketsiz, her ne kadar hareketsiz olsa da aktiftir. O, her şeyi terk etmiş, her şeyden memnun olandır."

18-32: "Ne hakikat ne de sahtelik... İşte bu, aptal gibi görünen ama aslında her şeyi bilen kişidir."

18-33: "Ne mutluluk ne de mutsuzluk, ne aptallık ne de bilgelik... İşte bu, her durumda sakin ve memnun olan kişidir."

18-34: "Ne cehalet ne de bilgi, ne de bunların yok edilmesi... İşte bu, beklentisiz, her şeyden arınmış, her zaman aynı olandır."

18-35: "Saf, uyanık, mükemmel, lekesiz ve tutkusuz..."

18-36: "Öz'ü bilmeyen kişi, onu bilme çabasından dolayı acı çeker. Kurtuluş, eylemlerle değil, bilgelikle elde edilir."

18-37: "Kutsanmış kişi, sadece doğrudan idrak yoluyla kurtuluşu ve hakikati bilen olur; cahil olan ise o Öze ulaşamaz, çünkü (hala) O olmayı arzulamaktadır."

18-38: "Desteksiz ve dünyevi esaretin zehriyle dolu olan kişi, bu evrenin temelini nerede bulsun ki?"

18-39: "Aptal olan, sakinleşmeye çalışsa bile sükunete eremez. Bilge ise, kendi doğasında yerleşik olduğu için her zaman sakindir."

18-40: "Bilge kişi, ister haz alsın ister acı çeksin, daima sadece mutlak Öz'ü görür; ne sevinir ne de öfkelenir."

18-41: "Sakin olan kişi, ne kısıtlamadan ne de serbest bırakmadan zevk alır. Kendi doğasında dinlenen bilge, düzenli bir şekilde yaşar."

18-42: "Varlığın ve yokluğun ötesinde, kim var kim yok? Saf bir kalple, kimin için varlık ve yokluk olabilir ki?"

18-43: "Eylem ormanı (onun için) eriyip gittiğinde, kendi doğal halinde olan o bilge için ne dikkat dağınıklığı ne odaklanma, ne zihni dizginleme ne de bir donukluk hali vardır."

8-44: "Ne uyku ne uyanıklık, ne de bunların ötesi... Saf bir kalple, her zaman aynı olan kişi için böyle şeyler nerededir?"

18-45: "Ne şaşkınlık ne de bir şaşkınlık nedeni... Ne huzur ne de huzursuzluk... İşte bu, arayışı sona eren kişinin durumudur."

18-46: "Ne kaçış ne sığınak, ne de bir sığınma yeri... İşte bu, her şeyi bilen, her şeyi gören kişinin durumudur."

18-47: "Ne yaratılış ne yok oluş, ne de bir amaç... İşte bu, kendi doğasında yerleşik olan kişinin durumudur."

18-48: "Ne nesne ne de nesnenin algısı... Saf ve lekesiz, O'ndan başka ne olabilir ki?"

18-49: "Ne eğri ne de doğru, ne de bunların bir arada olduğu bir durum... İşte bu, bir çocuk gibi masum olan kişinin durumudur."

18-50: "Bağımsızlık sayesinde kişi mutluluğa ulaşır. Bağımsızlık sayesinde en yüce olana ulaşır. Bağımsızlık sayesinde mutlak sükunete erişir. Bağımsızlık en yüce makamdır."

18-51: "Ne yapıcı ne de tadıcı olan kişi, kendi doğası gereği eylemsiz olduğunda, tüm zihinsel dalgalanmalar diner."

18-52: "Sakin ve lekesiz bir zihne sahip olan bilge, parlar. O, ne terk etmeyi ne de bir şey arzulamayı düşünür."

18-53: "Beden sadece gelir ve gider. Bilge, bedene ne bağlıdır ne de ondan ayrıdır. O, beklentisiz, saf Bilinç'tir."

18-54: "Ne kutsal yerlere ne de tanrılara bir arzusu vardır. O, her zaman aynı kalan, sakin ve lekesizdir."

18-55: "Ne oğula ne kadına ne de başka bir şeye bir bağlılığı vardır. O, her zaman aynı kalan, beklentisiz ve yogidir."

18-56: "Ne memnuniyet ne de memnuniyetsizlik... İşte bu, her zaman aynı kalan ve ne iyi ne de kötü bilen kişinin durumudur."

18-57: "Ne dünyevi görevler ne de kurtuluş... İşte bu, her zaman aynı kalan ve her şeyden arınmış olan bilge kişidir."

18-58: "Ne eylem ne de eylemsizlik... İşte bu, her durumda sakin ve memnun olan kişidir."

 18-59: "Ne mutluluk ne de mutsuzluk... İşte bu, her zaman aynı kalan ve her şeyi bilen kişidir."

18-60: "Kendi doğasında yerleşik olan kişi, ne dünyevi ne de dünyevi olmayan bir eylemde bulunur. O, derin bir uykudaymış gibi parlar."

18-61: "Ne faaliyet ne de hareketsizlik... İşte bu, zihni erimiş olan özgürleşmiş kişidir."

18-62: "Ne bağlılık ne de ondan kurtulma... İşte bu, kendi doğasında yerleşik olan ve her zaman aynı kalan kişidir."

18-63: "Ne varlık ne de yokluk... İşte bu, her zaman sakin olan kişinin durumudur. Varlığın ve yokluğun ötesinde, kendi doğasında yerleşiktir."

18-64: "Tüm arzulardan arınmış, bir çocuk gibi masum olan bilge, en yüce işlerde bile lekelenmez."

18-65: "İşte o Öz'ü bilen kişiye her şey, kendi doğası gereği eşittir. Gören, duyan, dokunan, koklayan, yiyen... O, beklentisiz ve her şeyden arınmıştır."

18-66: "Ne samsara (dünyevi varoluş), ne de onun ötesi... Ne de bir amaç... İşte bu, her zaman aynı kalan ve seçeneklerin ötesinde olan kişinin durumudur."

18-67: "Ne şiddet ne de şiddetsizlik... İşte bu, her zaman aynı kalan ve her şeyde sakin olan kişinin durumudur."

18-68: "Ne bir şey yapılmış ne de yapılmamış... İşte bu, her zaman aynı kalan ve her şeyde huzurlu olan kişinin durumudur."

18-69: "Ne zevk ne de zevksizlik... İşte bu, her zaman aynı kalan ve her yerde beklentisiz olan kişinin durumudur."

18-70: "Ne başlangıç ne de son, ne de bir kalp düğümü... İşte bu, her zaman aynı kalan ve her şeyden arınmış olan bilge kişidir."

18-71: "Ne 'benim' ne de 'benim değil'... İşte bu, her zaman aynı kalan ve her şeyi bilen kişidir."

18-72: "Ne feragat ne de onun yokluğu, ne de bir sükunet... İşte bu, her zaman aynı kalan ve her şeyden arınmış olan bilge kişidir."

18-73: "Ne esaret ne de kurtuluş... İşte bu, kendi doğasında yerleşik olan bilge kişinin durumudur."

18-74: "Ne beklentili ne de beklentisiz, ne de arzusuz... İşte bu, her zaman aynı kalan ve her şeyden arınmış olan bilge kişidir."

18-75: "Ne faaliyet ne de hareketsizlik... İşte bu, zihni erimiş ve eylemleri sona ermiş olan kişinin durumudur."

18-76: "Seçeneklerin ötesinde (nirvikalpa) olan, dışarıda ve içeride kendi doğasının mutluluğunu yaşayan, kayıtsız ve dingin..."

18-78: "Ne ışık ne de karanlık, ne de bir kayıp... İşte bu, her zaman aynı kalan ve her şeyden arınmış olan bilge kişidir."

18-79: "Ne sabır ne de sabırsızlık, ne de bir ayrımcılık... İşte bu, kendi doğası gereği eylemsiz olan yoginin durumudur."

18-80: "Ne cennet ne de cehennem, ne de yaşamı boyunca kurtuluş... Kısacası, yoganın bakış açısından hiçbir şey yoktur."

18-81: "Ne bir şey elde etmeyi arzular ne de bir kayıptan kederlenir. Zihni serin ve nektarla doludur."

18-82: "Beklentisiz olan ne över ne de yerer, ne verir ne de alır."

18-83: "Hoşnut veya hoşnutsuz, ne ölü ne de diri... İşte bu, her türlü bağlılıktan arınmış olan kişinin durumudur."

18-84: "Ne evlat ne de eş... İşte bu, beklentisiz ve her şeyden arınmış olan bilge kişinin durumudur."

18-85: "Her yerde huzurlu, her yerde dingin, her yerde aynı... İşte bu, kendi doğası gereği eylemsiz olan kişinin durumudur."

18-86: "Bedenin yok olması veya var olması... İşte bu, kendi doğasında yerleşik olan yüce ruhun düşünmediği bir şeydir."

18-87: "Ne bir şey arayan ne de bir şeyden kaçan... İşte bu, her zaman aynı kalan ve her şeyden arınmış olan bilge kişidir."

18-88: "Ne benlik ne de benliksizlik... İşte bu, her zaman aynı kalan ve her şeyden arınmış olan bilge kişidir."

18-89: "Ne beklenti ne de beklentisizlik... İşte bu, her zaman aynı kalan ve her şeyden arınmış olan bilge kişidir."

18-90: "Zamanın ötesinde, ölçülemez, onunla kimin kıyaslaması yapılabilir ki?"

18-91: "Biliyor olsa bile bilmez, görüyor olsa bile görmez. Kimdir o, arzuları sona ermiş olanın dışında, bu halde olan?"

18-92: "Sahte bir varlık olarak, kim parlar ki? O, varlığın ve yokluğun ötesinde, her zaman aynı olandır."

18-93: "Kendi doğasının mutluluğunda dinlenen yogi, ne arar ne de bir şeyden kaçar."

18-94: "Ne içsel ne de dışsal... İşte bu, her zaman aynı kalan ve her şeyden arınmış olan bilge kişidir."

18-95: "Ne uykuda ne de uyanıklıkta, ne de bir rüyada... İşte bu, her zaman aynı kalan ve her şeyden arınmış olan bilge kişidir."

18-96: "Ne uyanık ne de düşünceli, ne de hareketsiz... İşte bu, duyuları sakinleşmiş olan bilge kişidir."

18-97: "Ne mutlu ne de mutsuz, ne feragat etmiş ne de arzu dolu... Ne de bir bilge... İşte bu, her şeye karşı kayıtsız olan kişidir."

18-98: "Ne bağlı ne de çözülmüş, ne aptal ne de bilgili... İşte bu, her zaman aynı kalan ve her şeyden arınmış olan bilge kişidir."

18-99: "Ne verir ne de alır, ne de bir şey yapar... İşte bu, her zaman aynı kalan ve her şeyden arınmış olan bilge kişidir."

18-100: "Her nerede olursa olsun, o her zaman aynı kalır. O, her zaman aynı kalır. O, her zaman aynı kalır."

Bölüm 19

जनक उवाच Janaka Dedi ki;

19-1: "Hakikat bilgisinin keskin dişleriyle kalbimin derinliklerinden cehaletin dikenlerini söktüm."

19-2: "Benim için artık ne din, ne servet, ne arzu, ne de ayrımcılık var. Ben kendi ihtişamımda yerleşiğim."

19-3: "Benim için artık ne geçmiş, ne gelecek, ne de şimdiki zaman var. Ne mekan ne de ebediyet var. Ben kendi ihtişamımda yerleşiğim."

19-4: "Benim için artık ne Öz ne de Öz-olmayan var. Ne iyi ne de kötü, ne kaygı ne de kaygısızlık var. Ben kendi ihtişamımda yerleşiğim."

19-5: "Benim için artık ne rüya ne de derin uyku var. Ne uyanıklık ne de dördüncü hal (turīya) var, ne de korku. Ben kendi ihtişamımda yerleşiğim."

19-6: "Benim için artık ne uzak ne de yakın var. Ne dış ne de iç, ne kaba ne de ince var. Ben kendi ihtişamımda yerleşiğim."

19-7: "Benim için artık ne ölüm ne de yaşam var. Ne dünyalar ne de dünyevi şeyler, ne zihnin erimesi (laya) ne de konsantrasyon (samādhi) var. Ben kendi ihtişamımda yerleşiğim."

19-8: "Artık üç dünyevi amaç (erdem, servet, arzu) hakkında konuşmaya gerek yok; yoga hakkında konuşmaya da, bilgi hakkında konuşmaya da gerek yok. Zihnim (artık) huzurda dinlenmektedir."

Bölüm 20

जनक उवाच Janaka Dedi ki;

20-1: "Elementler nerede, beden nerede, duyu organları nerede, zihin nerede? Benim lekesiz doğamda (svarūpa) boşluk (śūnya) ve arzusuzluk nerede?"

20-2: "Benim için kutsal metinler nerede, Öz-bilgisi nerede, zihnin nesnelerden arınmışlığı nerede? Memnuniyet nerede, arzulardan özgürlük nerede?"

20-3: "Bilgi nerede, cehalet nerede? 'Ben' nerede, 'bu' nerede, 'benim' nerede? Esaret nerede, kurtuluş nerede? Benim doğamın niteliği nerede?"

20-4: "Başlangıçtaki eylemler (prārabdha karma) nerede, yaşam boyunca kurtuluş (jīvanmukti) nerede, bedensiz kurtuluş (videha-kaivalya) nerede?"

20-5: "Yapıcı nerede, tadıcı nerede? Faaliyetin durması nerede, yükselmesi nerede? Doğrudan algı nerede, sonuç nerede?"

20-6: "Dünya nerede, kurtuluşu arayan nerede? Yogi nerede, bilge nerede? Esir nerede, özgür nerede?"

20-7: "Yaratılış nerede ve yok oluş nerede? Amaç nerede ve araç nerede? Arayan nerede ve başarı nerede? Ben, kendi ikiliksiz doğamdayım."

20-8: "Yaratılış nerede, yok oluş nerede? Amaç nerede, aracı nerede? Arayan nerede, ulaşılacak yer nerede? Ben, kendi ikiliksiz doğamdayım."

20-9: "Bilen nerede, bilme aracı nerede? Bilinen nesne nerede, bir şeyin kanıtı nerede? Herhangi bir şey nerede? Ben, her zaman lekesiz olan kendi doğamdayım."

20-10: "Dikkat dağınıklığı nerede, konsantrasyon nerede? Bilgi nerede, yanılgı nerede? Sevinç nerede, keder nerede? Ben, eylemsiz olan kendi doğamdayım."

20-11: "Dünyevi yaşam nerede, en yüce gerçeklik nerede? Mutluluk nerede, mutsuzluk nerede? Ben, düşüncesiz olan kendi doğamdayım."

20-12: "Yanılsama (Māyā) nerede, dünyevi varoluş (samsāra) nerede? Bağlılık veya bağlılıktan kopuş nerede? Canlı varlık (jīva) nerede, Brahman'a özgü doğa nerede? Ben, her zaman lekesiz olan kendi doğamdayım."

20-13: "Faaliyet veya hareketsizlik nerede? Kurtuluş veya esaret nerede? Ben, her zaman yerleşik, bölünmez ve kendi doğamdayım."

20-14: "Öğreti nerede, kutsal metin nerede? Öğrenci nerede, öğretmen nerede? İnsanın en yüce amacı nerede? Ben, hayırlı olan (Śiva) ve sınırsız olan kendi doğamdayım."


इति अष्टावक्रगीता समाप्ता ॥ (iti aṣṭāvakragītā samāptā) Böylece Ashtavakra Gita sona erdi.

॥ ॐ तत्सत् ॥ (|| oṁ tat sat ||) Om, O Gerçektir.


Yorumlar

İlgili Diğer Yayınlar

Rafine Şekersiz Siyez Keki

Rafine şeker kullanmadan en eski un olan 10 bin yıllık unla, siyez unuyla kek yapalım mı? Rafine şeker yerine ne kullanmak lazım. Sunni tatlandırıcılar da en az şeker kadar zararlıyken geriye ne kalıyor?  Ya bal ve pekmez. Bal ısıyla temas edince toksik etki yaratıyor. Pekmezde zaten çok uzun süre kaynatılarak yapıldığı için bu etki maalesef mevcut. En iyisi soğuk sıkım pekmezler tüketmek. Aranırsa bulunuyor. Pekmezi de ısıya dayanıksız olması yüzünden kullanmıyorum pişirilecek tariflerde. Geriye şeker yerine kullanabileceğim çok fazla da seçenek kalmadı. Meyvenin kendi şekeri dışında.  Tatlandırıcı için olgun muz ve kuru dut kullandım. Hurma ya da kuru üzüm, gün kurusu kayısı da kullanılabilir. Fermente mutfağımda kullanılmayan malzemeler; Rafine tuz, Rafine şeker, Rafine endüstriyel un (organik ve tam buğday unu da olsa kullanmıyorum) Kabartma tozu, Şekerli vanilin, Kakao (yalnızca ham kakao kullanıyorum) Zeytin yağı, Hindistan cevizi yağı  ve tereyağ...

Probiyotik Turşu Tarifi

Yazın probiyotik destek için küçük körpe salatalıklardan turşu yapmak istediğimde, mükemmel sonuç verecek doğru oranlı bir turşu tarifi aramaya başladım. Aklımda olan kendi yaptığım sirkelerle mis gibi ev turşusu yapmaktı. Hatta ön hazırlık olarak sirkemi bile yapıp hazırlamıştım. Nette turşu hakkında bilgileri okurken, okuduklarım tüm bildiğim doğruların aslında yanlış olduğunu, turşuyla ilgili bilmediğim ne kadar da çok şey olduğunu bana gösterdi, Meğer probiyotik olarak kurulan turşuya sirke, limon, limon tuzu ilave edilmezmiş. Gerçek probiyotik fermente turşular s adece sebzeler ve  kaya tuzu ile olurmuş. Bu şaşırtıcı bilgiye ulaşınca turşuya bakış açım değişti. Turşu için hazırladığım ev sirkelerini bir kenara koyup hemen fermente turşular yapmak için kolları sıvadım. Gerçek probiyotik turşu ile tanışmam böyle oldu. Yaptığım turşular  sadece doğal, sağlıklı, probiyotik ve fermente olmakla kalmadı aynı zamanda şimdiye kadar yediğim en lezzetli turşular oldu...

Doğal Fermente Elma Sirkesi

Evde sirke yapmak,bir kere başlayınca vazgeçemeyeceğiniz bir hobi gibi aslında. Sirke yapmanın mantığını anlayıp, bir kaç başarılı deneme de gerçekleştirince her mevsimde, elinize geçen her meyveyle yapabileceğiniz bu doğal sağlık iksirinin yapılışı aslında çok kolay. Bir kaç püf noktasını bilmek ve her fermente gıda gibi biraz sabırlı olmak sirke yapmanın altın kurallarından. Marketler sirke doluyken, hele ki bu kadar ucuzken neden kendimi yorup evde yapmak için uğraşayım ki diyorsanız, buyurun aşağıda yazılanlara bir göz atın. Endüstriyel üretimle yapılan sirkeler saatler içerisinde olurken, geçirdikleri süreç fermantasyon değil, rafinasyondur. Oysa sirke fermente  bir gıdadır, en azından öyle olması gerekir. En basit ev sirkesinin oluşması bile 2-3 ay vakit alır. Sağlık için faydalı olan sirke sizce hangisi?