Yazmayı özledim, öyle içimden geldiğince belki saçma sapan ama içten ve kalpten yazmayı. Kaç kişi kaldı ki okuyan şunun şurasında demeden yazmayı. Durup düşünmeden, akışla geleni dışarıya bırakırcasına klavyeden akıtmayı. Dönüp kontrol etmeden, cümleleri düzeltmeden, düzene sokmadan, geldiği şekliyle bırakmayı. Bu kelime nereye gidiyor, hangi cümleyle buluşup hangi paragrafta son buluyor, anlamı ne olacak demeden kelimeleri ard arda dizmeyi. Başka yazıları okumadan, araştırma yapmadan, hiçbir fikrim olmadan gelişine yazmayı. Yayınlar mıyım diye düşünmeden kendime yazmayı özledim yine. Anlatacak çok şeyim olup da anlatacak hiçbirşeyim kalmadığı yerden yazarak susmayı, susarken yazmayı özledim. Yaşanmışlığı değil, yaşanacakları değil, yaşarken yazmayı özledim. Düşünerek değil, duygularla da değil hissederken yazmayı. Belki bir metin değil şiir olmalıydı ama kategorize etmeden yazmayı özledim. Kavramlarda boğulmadan, kelimelerde d...
Aşk, hayat, ölüm hakkında.