Kitap- Ferda Uslu
Fermantasyon ile Dönüşüm Sanatı
İleri Dönüşüm Sanatı Fermantasyon
3. Bölüm
Benim Hikayem
3. Kısım
F.M. Sonra ve Fermente Mutfağımın Hikayesi
Besleneme gerçeğinden çok uzak, yalnızca karnımın doyduğu onca yılın ardından gerçek besinlerle tanışan ve hücresel anlamda beslenmeye başlayan bedenimin büyük bir hızla iyileşmeye başladığından bahsetmiştim. İyileşme içeriden dışarıya doğru büyüyüp yayılıyordu. Enerjimin maksimum düzeyde arttığını ve artan bu enerjiyle neler yaptığımı kısaca anlatmıştım. Canlı yiyeceklerle canlanmadan hemen önce die-of sendromu esnasında yüzümde yoğun bir sivilcelenme dönemi yaşadım. Birkaç ay süren bu yoğun sivilcelenme dönemimde içten ve dıştan beslenmemde kullandığım ürünlerimi bırakmak ya da onları sorgulamak aklımın ucundan bile geçmedi. Onlardan ilk günden beri o kadar emindim ki ve nettim, şüphesizdi inancım. Ve tabii ki bu süreçte de kremlerimi, sabunlarımı ve fermente besinlerimi kullanmaya devam ettim. Sonradan öğrendim ki, iyileşirken bu sivilceler normalmiş ve cilt deri altında biriken toksinlerden kurtuluyormuş, nitekim kurtuldu da kendisini yenileyen cildim kısa süre sonra ışıltıyla parlamaya başladı. Onca yıl hasta, yorgun, ağrılarla ve kilolarla geçen bir hayat ve ilaçlarla geçen yıllardan sonra bu kadar kısa sürede bedenimin fabrika ayarlarına dönmesine şaşıracak fırsat dahi bulamadan canlılığımın, enerjimin ve kalbimin beni götürdüğü yere doğru ilerliyordum. Kendime ve yakın çevreme faydalı olmaktan, hayat kurtarıcı olmuş ürünlerimi insanlara da sunmaktan, onların da hayatlarına dokunmaktan, iyileşme yolculuklarında destek olmaktan tarifsiz bir mutluluk duyuyordum. Ürünlerimi, işimi ve müşterilerimi gerçekten seviyordum. Fermente mutfağımı aşk ile kurmuş, sağlığıma, enerjime, canlılığıma kavuşmuş, hayatta devam etmek için başladığım fermantasyon aşkı hem işim hem de idealim olmuştu. Bu dönemde adeta 20 yaş gençleşmiştim diyebilirim. Bu gençlik hem bedenen hem de ruhen gerçekleşti. Bu kitabı yazdığım zamana kadar sekiz yıl boyunca sanıyorum ki yaklaşık yirmi yıla sığacak kadar deneyimi sığdırmış olabilirim. Bunu hem kişisel hayatımda hem de iş hayatımda gerçekleştirmeme yetecek kadar enerjiyi bulmam da beslenme düzenimi hiç bozmadan devam etmemle oldu. Zaman zaman bazı kaçamaklar yapsam da kırmızı çizgilere yaklaştığımda otokontrol mekanizmam sayesinde yeniden fabrika ayarlarına dönmeyi başarabildim. Mekanizmayı bir kez kurup alışkanlıkları iyi yönde değiştirecek zaman ve desteği kendinize gösterdiğinizde, çabanızla açılan o incecik yol, kalın bir otoyola dönüyor beyin düzleminde, istediğiniz zaman bu yolu kullanıp yine kendinizi yoldan çıkarken yakaladığınızda yola yeniden girebiliyorsunuz.
2015 yılında başlayan iyileşme yolculuğum, beni fermantasyon ile tanıştırdığında, duyduğum heyecan, meğer sonrasında olacakların habercisiymiş. En büyük eğitimi acıların içinden geçerken alıyoruz ve ben yaşadığım böbrek yetmezliği, ardından gelen bel fıtığı ameliyatı ve çocukluğumdan itibaren benimle olan migren alerji ve kilo problemleri ile ilaç kullanmadan baş edebilme zorluğu içindeyken bulmuştum fermantasyonu. Zorlukların ve acının içinde saklanmış, bulunmayı bekleyen ışık saçan bir mücevher. Bana çıkış kapısını gösterdi ve eşikten geçtiğimde yepyeni bir dünya açıldı önümde. Fermente Mutfağımı kurmam da bu kapıdan geçmeye cesaret etmemle oldu. Evde iyileşmek için kendim için üretmeye başladığım, kullanarak iyileştiğim ve yeniden hayata tutunmamı sağlayan ürünlerden oluştu mutfağımız. Her birisi benim tarafımdan formüle edilmiş olan bu özel ürünlerden oluşan mutfak ilk önce evimin mutfağında böyle kuruldu.
Yola iyileşmek için çıkmıştım ve yolda bulduğum şifayı insanlarla paylaşmamla iş serüvenim sürpriz bir şekilde başlamış oldu. İyileşmemin sonucunun bir işe dönüşmesi planladığım bir şey değildi. İyileşmemin ardından evde ürettiğim ürünlerimi yalnızca takipçilerime göndermekle başlayan küçük çaplı bir işin bu kadar büyüyeceği de aklıma gelmemişti. Başlangıçta yaptığım ürünlerden çok memnun kalan bir müşteri kitlesi oluştu ve sayıları çok az olan bu memnun müşterilerim takipçilerimden ve okurlarımdan oluşuyordu. Fermantasyon ile buluşmamdan itibaren ürünlerimin formüllerini, gerekliliklerini, kullanım amaçlarını, faydalarını, kişisel deneyim ve sonuçlarımı da yazdığım ferdauslu.net isimli bir bloğum vardı (hala da var) ve yazılarımı sosyal medya hesaplarımda ve gruplarda paylaşarak edindiğim takipçilerim ilk ürün kullanıcılarımdı, dolayısıyla bu ürünlere ilk inananlardı. Benden aldıkları ürünlerle birçok rahatsızlıklarında iyileşme yaşayan takipçilerim bu iyileşmeyi ve kullandıkları ürünleri çevrelerine anlatmaya sosyal medya hesaplarından da paylaşmaya başladılar. Bu şekilde takipçilerim ve ürünlerimi kullananlar hızla artmaya başladı. Yalnızca kendimi iyileştirmek için yaptığım ürünleri paylaşmaya başlamamla altı yedi ay gibi bir zamanda yaptıklarım işe dönüşüp eve sığmayacak kadar da büyümüştü. Bu aşamada karar vermem gereken bir noktaya gelmiştim, ya yaptığımı işe dönüştürerek devam edecek ya da yapmayı bırakacaktım. Bırakmayı hiç düşünmedim çünkü fermantasyon tekniğiyle geliştirdiğim ürünler sayesinde iyileşmiş, kilo vermiş, hayata yeniden farklı bir bakış açısıyla bakmaya başlamış, yaşam sevincimi yeniden bulmuş ve beslenmenin de çok ötesinde felsefesini yaşamıma aktararak yaşamıma yeniden yön vermeyi başarmıştım. Bu ürünlerle insanların iyileşmesi beni çok mutlu ediyor ve ürünlerimi daha çok insana anlatmak ve ulaştırmak istiyordum.
İlk olarak küçük bir üretim atölyesi kurmaya karar verdim. Başlangıçta birkaç tane personel alımı yaparak, evde yaptığım üretimi atölye standartlarında büyüterek işe başladım. Kavanozda yaptığım sirkeler için özel paslanmaz kazanlar yaptırırken, kişisel bakım ürünlerimi üretmek için ayrı imalat alanı kurdum. Her bir ürün içi üretim mevzuatını araştırıp gerekli üretim alanlarının kurulumunu gerçekleştirdim. Ürünlerimi başlangıçtan itibaren dijital ortamda kullanıcılarıyla buluşturuyordum. İlk üretim atölyemi kurunca da ilk iş olarak bir e-ticaret sitesi açtım. Artık email yoluyla ulaştığım kullanıcılarıma, site vasıtasıyla kolaylıkla ürünlerimi ulaştırmaya başlamıştım.
Her günüm yoğun bir şekilde ve pek çok farklı alanda çalışarak geçiyordu. Günümün bir kısmında önlüğümü giyip üretim bölümüne geçerek üretiyor, bir kısmında bilgisayarımın başına geçerek siteye ürün metinleri yazıp, ürünlerin fotoğraflarını çekerek yüklüyordum. Kargo için personele yardım ettiğim depoya inip, paketlemeye yardım ediyor, sonra tek tek her bir ürün için ürün etiketlerini hazırlıyordum. Günün bir bölümünde faturaları kesiyor, yönetim ve finans işlerini halletmek için banka, mali müşavir gibi dışarda yapılması gereken işleri takip ediyordum. Ambalaj ve hammadde almak için tedarikçiler buluyor, onlarla pazarlık ediyor, mal tedariği için bazen atölyenin yakınına bazen de çok uzak bir bölgeye gidiyordum. Fırsat bulduğum her anda da sosyal medya hesaplarından ürünlerimi anlatıyor, videolar çekiyor, takipçilerimin sorularını yanıtlıyordum. Bloğumda yeni yazılar yazıyordum, takipçilerime ürünlerimin yapılışını gösterdiğim uygulamalı atölyeler düzenliyordum. Bu şekilde Fermente Mutfağım bir buçuk yıl gibi bir zamanda ilk üretim atölyesine sığmayacak kadar tekrar büyüdü ve onu mevcut yerin beş katı büyüklükte yeni bir binaya taşıdım. Büyük binaya geçmemizle birlikte çalışan sayısı dört beş kat artarken, önceki yerimde açtığım şahıs firması, anonim şirkete dönüştü. Artık beş yıl bu yerde imalata devam ederiz diye düşünürken bir yıl sonra biraz daha büyük bir binaya taşınıp, sanayici kimliğiyle butik bir fabrika da üretim yapmaya başlamıştım. Tek başıma çıktığım bu yolculukta, ekip olarak yola devam etmeye başladık. Bir ağacın dalları gibi hareket ederek, hepimiz aynı şeye hizmet ediyoruz. Her gün insanlara iyilik ve sağlık için üretim yapıyor ve ürünlerimizi daha çok ihtiyaç duyan insanla buluşturmak için gayret gösteriyoruz. İstinye parkta açılan mağazamızla birlikte daha çok kullanıcımızla buluşarak büyüyen Mutfağımızda hala ilk günkü evde yaptığım reçetelere sadık kalarak üretime ve fayda sağlamaya devam ediyoruz.
Yorumlar
Yorum Gönder