Ana içeriğe atla

Kayıtlar

yenilebilir kozmetik etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Koltuk Altı Detoksu İle Toksinlerden Kurtulun

Bu alışılmadık bir çözüm gibi gelebilir, ancak tıpkı karaciğer ve böbrekler gibi, koltuk altları, toksinleri en iyi şekilde salmak için desteğe ihtiyaç duyan önemli detoksifikasyon noktalarıdır. Alüminyum gibi ağır metaller içeren piyasa tipi deodorantların uzun süre kullanımı, esasen ter bezlerini tıkayan ve terlemeyi önleyen bu temel detoks yolunu büyük ölçüde tıkar ve engeller. Bu kimyasalları koltuk altlarımızdaki lenf bezlerine doğrudan uygulamak, hormonlarımızın hassas dengesini bozmanın ve göğüs kanseri de dahil olmak üzere her türlü hastalığa neden olmanın kesin yoludur. Terlemeyi önleyici kullanmanın iyi bir tarafı yoktur.  Cilt vücudun en büyük organıdır ve cildimize dokunan şey kan dolaşımımıza kolayca girebilir. Göğüs kanseri riskinde artış oranlarıyla, daha fazla araştırma yapılıncaya kadar bu kimyasallardan kaçınmak akıllıca olacaktır. Artık ben de içerisinde onlarca zararlı kimyasal bulunan deodorantlardan hızla uzaklaşıp, en az onlar kadar etkili ...

Toksik Olmayan, Yenilebilir Kişisel Bakıma Geçiş Yapmaya Hazır Mısınız?

Endüstriyel Deodorant ve roll-onları hayatınızdan çıkartmanız için 5 gerçek neden 1-Alüminyum Bazı “doğal kristal” deodorantlar dahil ,  deodorantlar, roll onlar ve antiperspiranlar,   terlemeyi engelleyen alüminyum formları içerir. Bu içerik, bir onkolog tarafından yazılmış olan derlemede hem genotoksin hem de hormon bozucu olarak sınıflandırılmıştır . 2-Triklosan Araştırmalar, oyuncaklardan diş macunlarına kadar her şeyde kullanılan bu kimyasalın   normal tiroid fonksiyonlarını bozabileceğini   ve   hormonları değiştirebileceğini gösteriyor . 3-Propilen Glikol Propilen glikol (PEG) penetrasyon arttırıcıdır, yani yaptığı şeylerden biri diğer kimyasalların cildin derinliklerine inmesine yardımcı olmaktır. Evet, işte bu. Tehlikenin büyüklüğünü görebiliyor musunuz? 

Hakkımızda

Merhaba Burası benim şifa arayışımın, toprağa dönüşümün ve mutfaktaki uyanışımın seyir defteridir. Beni çoğunuz beni " Fermente Mutfağım "ın kurucusu olarak tanıyorsunuz ama markadan önce ben bir anneyim, bir arayıcıyım ve bir öğrenciyim. Bu yolculuk, hayatın bana sunduğu konforlu alanlarda değil; tam tersine, bedenimin isyan ettiği ve modern tıbbın "kronik" diyerek çaresiz bıraktığı o zorlu kavşakta başladı. Sağlığımı kaybettiğimde anladım ki; iyileşmek, ilaç yutmak değil, yaşamın özüne dönmekmiş. Mutfağı Laboratuvara Dönüştürmek Çareyi dışarıda aramak yerine, evin kalbine, mutfağa döndüm. Ama bu dönüş, sıradan bir yemek pişirme hevesi değildi. Unuttuğumuz, rafa kaldırdığımız " kadim bilgilerin " peşine düştüm. Gördüm ki; Hızın kutsandığı bu çağda, şifa yavaşlıkta saklıydı. Pastörize edilip "öldürülen" gıdaların değil, "yaşayan", fermente ve canlı gıdaların bizi ayakta tuttuğunu keşfettim. Bir sirke anasının oluşumunu aylar boyu izler...