Ana içeriğe atla

Kefir Bakımı (kefir bakterisi ile)


Size kefir danelerine  nasıl bakım yapmanız gerektiğinden bahsetmek istiyorum. Hani herkesin anlattığı kefir danelerine sütle beslemek, sütü dökmek falan değil bu bakım. Kefir danelerinin bakımını kefir bakterisi ile besleyip danelerini yenileyip, güçlendireceğiz.
Bunun için her zaman yaptığınız gibi kefir danelerini, her zaman mayaladığınız süt miktarı ile ve aynı yöntem ile mayalıyorsunuz. Kefir mayalama ile ilgili ayrıntılı tarifi Evde kefir yapılışı yazımda anlatmıştım. Ayrıca kefirin faydalarından yine aynı yazıda bahsetmiştim. Başlığa tıklayarak okuyabilirsiniz. 
Dane bakımı yaparken normal mayalamaya işlemine ilave olarak mayaladığınız kefirin içine tek kullanımlık kefir mayası ekliyorsunuz. Bildiğiniz her zamanki yöntemle kefiri mayalayıp 24 saat sonra daneleri süzüp, kefiri dolaba kaldırıyorsunuz. Sonra çalkalayıp kefirinizi içebilirsiniz. 

Tek kullanımlık kefir mayaları artık tüm marketlerde bulunuyor. Ben Bizim marka kefir mayası kullanıyorum. Kolay kolay marka vermem aslında ama bu markanın mayasından gerçekten çok memnun kaldım. Danelerime bir kez bakım uyguladım daha bir dirileştiler, güzelleşti ve büyüdüler. 
Artık bir kaç mayalamada bir kefir danelerine bakım yapmayı düşünüyorum.



Online sipariş vermek için sitemizi ziyaret edebilirsiniz. 
https://www.fermentemutfagim.com/

Yorumlar

  1. Kefir danesi yapımı için tarifiniz varmı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kefir danesi canlı bir mantardır :) Yapılmaz. alırsınızbesledikçe çoğalır, büyür.

      Sil
    2. Yapılır tabiki gökten zembille inmedi ;) şırdan keçisütü ve keçi tulumu lazım ok

      Sil
  2. İyi geceler ferda hanım kefır bakımını anlayamadım bıkac kez okumama ragmen su ıle mı sut ıle mı bakım yapılıyor rica etsem acıklamalı olarak yazarmısınız hayırlı geceler

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

İlgili Diğer Yayınlar

Rafine Şekersiz Siyez Keki

Rafine şeker kullanmadan en eski un olan 10 bin yıllık unla, siyez unuyla kek yapalım mı? Rafine şeker yerine ne kullanmak lazım. Sunni tatlandırıcılar da en az şeker kadar zararlıyken geriye ne kalıyor?  Ya bal ve pekmez. Bal ısıyla temas edince toksik etki yaratıyor. Pekmezde zaten çok uzun süre kaynatılarak yapıldığı için bu etki maalesef mevcut. En iyisi soğuk sıkım pekmezler tüketmek. Aranırsa bulunuyor. Pekmezi de ısıya dayanıksız olması yüzünden kullanmıyorum pişirilecek tariflerde. Geriye şeker yerine kullanabileceğim çok fazla da seçenek kalmadı. Meyvenin kendi şekeri dışında.  Tatlandırıcı için olgun muz ve kuru dut kullandım. Hurma ya da kuru üzüm, gün kurusu kayısı da kullanılabilir. Fermente mutfağımda kullanılmayan malzemeler; Rafine tuz, Rafine şeker, Rafine endüstriyel un (organik ve tam buğday unu da olsa kullanmıyorum) Kabartma tozu, Şekerli vanilin, Kakao (yalnızca ham kakao kullanıyorum) Zeytin yağı, Hindistan cevizi yağı  ve tereyağ...

Huzurlu Ayaklar Simyası

Huzurlu Ayaklar Simyası   İlk yazımızda ayaklarımızın unuttuğumuz dilini hatırladık. İkinci yazıda, bu dilin ardındaki ruhsal mesajları ve taşıdıkları derin hafızayı çözdük. Artık biliyoruz ki ayaklarımızdaki her sızı, her gerginlik, yönsüz kalmış bir niyetin veya taşımaktan yorulduğumuz bir geçmişin fısıltısıdır. Peki, bu fısıltıyı duyduktan sonra ne yapacağız? O ağır yükleri nasıl bırakacağız? Farkındalık, şifanın ilk adımıdır; eylem ise onun tamamlanmasıdır. Şimdi, bu içsel bilgeliği, doğanın saf gücüyle birleştiren bir ritüele, bir eyleme geçme zamanı. Bu yolculuk için kadim bitkilerin ruhunu taşıyan bir anahtar var elimizde ve ismi de;  Huzurlu Ayaklar  İçin; Lanolinli Ayak Bakım kremi Bu, yalnızca bir bakım kremi değil; niyetle formüle edilmiş, her bir damlası toprağın bilgeliğini taşıyan enerjetik bir karışım. Şimdi, bu iksirin içindeki simyayı ve onunla yapacağımız o dönüştürücü ritüeli birlikte keşfedelim. İçindeki Simya Bu kremi, bedenimiz ve ruhumuz arasındaki ...

Derin Akış- Bedenin Titreşimi

  BÖLÜM 1: Ego'nun Gürültüsü ve Varoluşun Sessiz Dansı Hareketi zihinsel bir telaş, durmayı ise bir yok oluş sanmak... Bu, sadece modern çağın değil, asıl olarak Egonun en büyük yanılgısıdır. Ego, varlığını sürdürebilmek için sürekli bir "oluş" haline, bir hikâyeye, geçmişten geleceğe uzanan bir zaman çizgisine ihtiyaç duyar. “Şimdi ve burada”ki o zamansız noktada var olamaz. O yüzden durmaktan korkar. Zihin durursa, hikâye biterse, kendisinin de yok olacağını bilir. Bu yüzden bizi sürekli bir yerlere yetişmeye, bir şeyleri oldurmaya, nefes nefese bir koşturmacaya sürükler. Oysa biz Egonun yarattığı bu hayali fırtınanın içinde savrulurken, hakikat tam olarak “şimdi ve burada”, sessiz ve muazzam bir ihtişamla akmaya devam eder. Yaşamın o en saf, en el değmemiş akışı, "Bilincin Dansı", Egonun dramalarından bağımsızdır. Kalp, egodan emir almadan atar; Amir memurdan emir alır mı? Hücreleriniz o büyük zekayla bölünür, yaralarınız siz planlamadan iyileşir. Bu, "...