Ana içeriğe atla

İki Turşu, İki Sirke, Ferda Uslu ile El Ele Kampanyası Nedir?


İki Turşu İki Sirke Ferda Uslu ile El Ele! 
Fermente Mutfağım markası 2015 yılında nasıl kuruldu, hikayesi nedir, daha önce Fermente Mutfağımın Hikayesi yazısında kısaca anlatmıştım, okumak isteyenler başlığa tıklayarak okuyabilir.
Kadın Girişimci Olmak yazımı okumak için yine başlığa tıklayınız. 
Gelelim konumuza.
Fermente Mutfağım yine, yeniden, sil baştan, tekrar
Büyük bir atılım yapıyor ve,

yeni fabrikasına taşınıyor! 
Mutfak atölyesinden fabrikaya sağlığın ve umudun yolculuğu. Yıllar önce bu işe ilk başladığımda elimde sadece daha iyi olacağına dair inancım ve hayata tutunmaya çalıştığım bir umudum vardı. Sadece bir umudum vardı, çünkü endüstrileşen ve insan sağlığının rafa kaldırıldığı bir ortamda paradan başka hiçbir şeyi umursamayan güçlerle mücadele etmek bir kenara,
yaşadığım sağlık sorunlarından kurtulmanın bile ne kadar zor olduğunu görebiliyordum. Fakat evimin mutfağında, küçük bir atölyede başladığım bu hikaye, sadece benim gibi umudu olan ve buna saygı duyan, kendisi ve çevresi adına bir şeyler yapmak isteyen duyarlı insanlara ulaşmamı sağladı. Böylece güçlendi, büyüdü ve daha çok umuda kapı araladı. Şimdi bu kapı; mütevazı evimin mutfağından, Sancaktepe’de bir dükkana, Sultanbeyli’de küçük bir üretim tesisinden, Moda ’da bir satış mağazasına, oradan da Avrupa standartlarında büyük bir fabrikaya aralandı. 

Amacım da işimle birlikte büyüyor, sağlığa, emeğe ve birlikteliğe değer veren insanlarla daha fazla umuda kapı açıyor. Bir kuruş teşvik, bir kuruş hibe almadan sadece sizlerin güveniyle ve desteğiyle büyüyen bu proje artık sağlığa ihtiyacı olan herkese ulaşma sorumluluğunu taşıyor. Artık, katkısız gerçek gıda ve kimyasal içermeyen kozmetiklerimizi dünyaya tanıtma zamanı geldi. 
Şu ana kadar sizlerin desteğiyle ve bizim de buna duyduğumuz saygı ile büyüyen bu proje, yine sizin desteğinizle büyük bir atılım gerçekleştirmenin eşiğinde. 
Bu noktada iki turşu, iki sirke kampanyamıza katılarak, hem kazanları boşaltarak taşınmamızda kolaylık sağlayabilir, hem de bir KadınGirişimciyi teşvik edebilirsiniz. Böylece yeni fabrikamızda kazanlara mevsimin son organik lahanalarından bir tur daha turşu kurabileceğiz ve yeni soğuk hava depomuzda saklayarak yaz boyu probiyotik ihtiyacınızı karşılayabileceğiz. Tabii ki sirke de... 
Sizlerin desteği bizim için çok ama çok değerli.
Bu proje sizin projeniz, Fermente Mutfağım sizin mutfağınız, sizler için çalışıyor.
Kampanyaya katılımınızı ve bu çağrıyı maksimum insanla paylaşmanızı bekliyoruz. 
Size güveniyoruz... 
Desteklerinizle güç kazanan bu hikaye ile şimdi daha fazla umuda kapı aralamak ve daha çok sağlıkla, güzel hislere ulaşmayı hedefliyoruz.
Sizinle birlikte, sizin için üretiyoruz…

Online sipariş vermek için sitemizi ziyaret edebilirsiniz. https://www.fermentemutfagim.com/





Yorumlar

İlgili Diğer Yayınlar

Rafine Şekersiz Siyez Keki

Rafine şeker kullanmadan en eski un olan 10 bin yıllık unla, siyez unuyla kek yapalım mı? Rafine şeker yerine ne kullanmak lazım. Sunni tatlandırıcılar da en az şeker kadar zararlıyken geriye ne kalıyor?  Ya bal ve pekmez. Bal ısıyla temas edince toksik etki yaratıyor. Pekmezde zaten çok uzun süre kaynatılarak yapıldığı için bu etki maalesef mevcut. En iyisi soğuk sıkım pekmezler tüketmek. Aranırsa bulunuyor. Pekmezi de ısıya dayanıksız olması yüzünden kullanmıyorum pişirilecek tariflerde. Geriye şeker yerine kullanabileceğim çok fazla da seçenek kalmadı. Meyvenin kendi şekeri dışında.  Tatlandırıcı için olgun muz ve kuru dut kullandım. Hurma ya da kuru üzüm, gün kurusu kayısı da kullanılabilir. Fermente mutfağımda kullanılmayan malzemeler; Rafine tuz, Rafine şeker, Rafine endüstriyel un (organik ve tam buğday unu da olsa kullanmıyorum) Kabartma tozu, Şekerli vanilin, Kakao (yalnızca ham kakao kullanıyorum) Zeytin yağı, Hindistan cevizi yağı  ve tereyağ...

Varlığın Derinliklerine Bir Yolculuk

  İçimizdeki Polis ve Özgürlüğün Aynası Hepimizin içinde tanıdık bir ses vardır; sürekli tetikte olan, yargılayan, denetleyen ve neyin "doğru" neyin "yanlış" olduğuna karar veren bir otorite. Bu sese genellikle içsel eleştirmen , vicdan ya da daha sert bir ifadeyle, içimizdeki "polis" deriz. Hayatımızı bu polisin gölgesinde yaşarız; onun onayını arar, kınamasından korkarız. Peki ya bu polis, gerçek bir otorite değil de, kimliğimizi gasp etmiş bir sahtekârsa? Bu yazı, sahte merkezin ötesindeki gerçek doğamızı keşfetmeye davet eder. Bu yolculuk, zihinsel bir egzersiz değil, varoluşun temel yapısını anlamaktır. Mutlak Zemin: Gerçek Tanık-Bilinç Her deneyimin, her düşüncenin, duygunun ve algının- üzerinde gerçekleştiği, bir "zemin" vardır. Bu zemin, gerçek Tanık-Bilinç'tir. O, her şeyin içinde olup bittiği saf, yargısız, kişisel olmayan Farkındalık alanıdır. O, bir "kişi" değildir. Bunu genellikle bir aynaya benzetebiliriz. Ayna, önünde...

Anadolu Arslanı-Kadim Bir Yoldaş

Anadolu'nun Canlı Mirası Sivas Kangalı'nın Derinlikleri Bu kadim bilgeler yedi yıldır hayatımın tam merkezindeler. Biri altı yaşında, diğeri ise onun ilk göz ağrısı olan beş yaşındaki oğlu, bir diğeri de babaları ve ilk o geldi  Sivas -  Kangal 'dan. Birlikte yaşanan bu yedi yıldan öğrendiklerim, hissettiklerim ve bu muhteşem hayvan hakkında bu yazı. En önemlisi ve ilkiyle başlayalım; Kangal'a hükmedemezsiniz, onun 'sahibi' olamazsınız. Ona ancak yoldaş olabilirsiniz. Bunu neden mi söylüyorum? Çünkü onların özgür ruhu, dört duvarla veya bir bahçeyle sınırlanamaz. Genetik kodlarında kilometrelerce genişlikteki bir alanı tarama ve koruma yeteneği var. Koca bir köyü, özellikle de en savunmasız saatler olan şafak sökerken ve gecenin derinliklerinde, kendi inisiyatifleriyle devriye gezip koruyabildiklerini gördüğünüzde, 'sahiplik' kelimesinin ne kadar anlamsız kaldığını anlıyorsunuz. Yaklaşık olarak 30-40 kilometreyi bulabilen bu devasa hakimiyet alanı, onlar...