Ana içeriğe atla

Sosyal Medyada Takipçilerimiz her geçen Gün artıyor


Fermente Mutfağım 2015 sonlarından bu yana varlığını sürdüren, 2016 da firmalaşan bir oluşum.
Başlangıçta yalnızca bu yazıyı şu an yazdığım blog fermentemutfagim.com vardı.
İkinci olarak Facebook sayfamızı kurduk ve orada takipçi kitlemiz her geçen gün büyüyerek çoğaldı.
Fermente Mutfağım firma olduktan bir süre sonra E-ticaret sitemiz kuruldu ve tüm siparişler artık sistem üzerinden bize ulaşmaya başladı.
İnstagram hesabımızın tarihi ise bu listeye en son girenlerden oldu, o mecrada da Fermente Mutfağım takipçi sayısı hızla büyüdü, büyümeye de devam ediyor.
An itibariyle İnstagram'da 51.200, facebook sayfamızda 75.000 takipçimiz bizi, mevcut ürünlerimizi, yeni çıkan ürünlerimizi, gelişimimizi takip ediyor ve ürün kullanıcıları her gün onlarca kullanıcı yorumlarını bizimle paylaşıyor.

Sosyal medya Fermente Mutfağımın kalbi oldu.
Fermente Mutfağımın olarak ilk günden bu yana olan her alandaki şeffaf tavrımız, sosyal medyadaki  takipçi sayımızın hızla artması ve takipçilerimizle kurduğumuz samimi, sorun çözümüne odaklı iletişimimiz sayesinde daha da arttı.
Sosyal medya bizim için, müşterilerimizle birebir diyaloglar içinde olduğumuz, gönderilen ürünle alakalı müşterimizden anında geri dönüş aldığımız bir yer halini aldı.
Bu takipçilerimiz bizim için o kadar değerli ki, bize ilettikleri her türlü eleştiri, gerek ambalajlama, gerek kargo, gerek ürün, içerik, gramaj vs her birini değerlendirip gerekenleri tekrar üzerinden geçerek şekillendirdiğimiz bir ekibim var.
Fermente Mutfağımı ilk günden bu güne takip eden pek çok takipçim olduğunu biliyorum ve bununla gurur duyuyorum.
Değişim hep burada sizin gözünüzün önünde oldu. Buna yalnızca değişim demek eksik olacak. Değişim ve çok büyük bir gelişim desek biraz daha hakkını vermiş oluruz sanırım.
Bu değişim ve gelişimde 130.000 ne yakın sosyal medya takipçimizden tutun, bu blogu takip eden binlerce takipçimin rolü yadsınamayacak kadar büyük.
Fermente Mutfağım ilk önce Ferda Uslu'dan ibaretken, sizlerin desteğiyle önce bir firma, sonra da azar azar çoğalan kocaman bir ekip oldu. Şimdi 33 kişi civarında bir ekiple size daha iyi hizmet vermek için sürekli çalışıyoruz.
Bize ulaşan o muhteşem geri dönüşleriniz sayesinde besleniyor, ne kadar doğru bir yolda dosdoğru yürüdüğümüzü her seferinde bir kez daha fark ediyoruz. Bu yolda ayağımız tökezlediğinde yine sizlerin o samimi geri bildirimlerinden yeniden şevk alıyor, gelen eleştirileri de asla kulak ardı etmeden gözden kaçırdıklarımızı her an yeniden değerlendiriyoruz.
Dolayısıyla gerek sosyal medya, gerek WhatsApp, SMS ve mailler kanalıyla bize ulaşarak eleştiri, öneri ve beğenisini bildiren tüm takipçi ve müşterilerime kendim, ekibim ve firmam adına teşekkürü borç biliyorum. Çok teşekkür ediyorum, sizleri sevgiyle kucaklıyorum.

Online sipariş vermek için sitemizi ziyaret edebilirsiniz https://www.fermentemutfagim.com/


Yorumlar

İlgili Diğer Yayınlar

Rafine Şekersiz Siyez Keki

Rafine şeker kullanmadan en eski un olan 10 bin yıllık unla, siyez unuyla kek yapalım mı? Rafine şeker yerine ne kullanmak lazım. Sunni tatlandırıcılar da en az şeker kadar zararlıyken geriye ne kalıyor?  Ya bal ve pekmez. Bal ısıyla temas edince toksik etki yaratıyor. Pekmezde zaten çok uzun süre kaynatılarak yapıldığı için bu etki maalesef mevcut. En iyisi soğuk sıkım pekmezler tüketmek. Aranırsa bulunuyor. Pekmezi de ısıya dayanıksız olması yüzünden kullanmıyorum pişirilecek tariflerde. Geriye şeker yerine kullanabileceğim çok fazla da seçenek kalmadı. Meyvenin kendi şekeri dışında.  Tatlandırıcı için olgun muz ve kuru dut kullandım. Hurma ya da kuru üzüm, gün kurusu kayısı da kullanılabilir. Fermente mutfağımda kullanılmayan malzemeler; Rafine tuz, Rafine şeker, Rafine endüstriyel un (organik ve tam buğday unu da olsa kullanmıyorum) Kabartma tozu, Şekerli vanilin, Kakao (yalnızca ham kakao kullanıyorum) Zeytin yağı, Hindistan cevizi yağı  ve tereyağ...

Huzurlu Ayaklar Simyası

Huzurlu Ayaklar Simyası   İlk yazımızda ayaklarımızın unuttuğumuz dilini hatırladık. İkinci yazıda, bu dilin ardındaki ruhsal mesajları ve taşıdıkları derin hafızayı çözdük. Artık biliyoruz ki ayaklarımızdaki her sızı, her gerginlik, yönsüz kalmış bir niyetin veya taşımaktan yorulduğumuz bir geçmişin fısıltısıdır. Peki, bu fısıltıyı duyduktan sonra ne yapacağız? O ağır yükleri nasıl bırakacağız? Farkındalık, şifanın ilk adımıdır; eylem ise onun tamamlanmasıdır. Şimdi, bu içsel bilgeliği, doğanın saf gücüyle birleştiren bir ritüele, bir eyleme geçme zamanı. Bu yolculuk için kadim bitkilerin ruhunu taşıyan bir anahtar var elimizde ve ismi de;  Huzurlu Ayaklar  İçin; Lanolinli Ayak Bakım kremi Bu, yalnızca bir bakım kremi değil; niyetle formüle edilmiş, her bir damlası toprağın bilgeliğini taşıyan enerjetik bir karışım. Şimdi, bu iksirin içindeki simyayı ve onunla yapacağımız o dönüştürücü ritüeli birlikte keşfedelim. İçindeki Simya Bu kremi, bedenimiz ve ruhumuz arasındaki ...

Derin Akış- Bedenin Titreşimi

  BÖLÜM 1: Ego'nun Gürültüsü ve Varoluşun Sessiz Dansı Hareketi zihinsel bir telaş, durmayı ise bir yok oluş sanmak... Bu, sadece modern çağın değil, asıl olarak Egonun en büyük yanılgısıdır. Ego, varlığını sürdürebilmek için sürekli bir "oluş" haline, bir hikâyeye, geçmişten geleceğe uzanan bir zaman çizgisine ihtiyaç duyar. “Şimdi ve burada”ki o zamansız noktada var olamaz. O yüzden durmaktan korkar. Zihin durursa, hikâye biterse, kendisinin de yok olacağını bilir. Bu yüzden bizi sürekli bir yerlere yetişmeye, bir şeyleri oldurmaya, nefes nefese bir koşturmacaya sürükler. Oysa biz Egonun yarattığı bu hayali fırtınanın içinde savrulurken, hakikat tam olarak “şimdi ve burada”, sessiz ve muazzam bir ihtişamla akmaya devam eder. Yaşamın o en saf, en el değmemiş akışı, "Bilincin Dansı", Egonun dramalarından bağımsızdır. Kalp, egodan emir almadan atar; Amir memurdan emir alır mı? Hücreleriniz o büyük zekayla bölünür, yaralarınız siz planlamadan iyileşir. Bu, "...